Son Vagon

Gün henüz ağarmamıştı. Metro istasyonunun sessizliği, sabaha karşı şehre çöken o tuhaf boşluk hissiyle birleşmişti. Ayşe, sabah nöbetine geç kalmamak için koşar adımlarla turnikeleri geçti. Trenin kalkmasına yalnızca birkaç dakika vardı.

Asansör bozuktu, merdivenleri tırmanırken kalp atışları kulaklarında yankılanıyordu. Geceden kalma yorgunluk, göz kapaklarını ağırlaştırıyor ama adımları durmak bilmiyordu. Elindeki kahve bardağı çat diye düştü merdivenlerin orta yerinde ama artık geri dönemezdi.

“Saniyelerle yarışıyordum, bir mucize gerçekleşse dediğim o anda…” diye geçirdi içinden, son basamağa vardığında. Ve tam o anda, trenin kapıları kapanmak üzereyken, görevli operatör Ayşe’yi fark etti. Bir anlık tereddüt, sonra eliyle düğmeye uzandı. Kapılar tekrar açıldı. Ayşe bir nefesle vagona atladı, dizleri titriyordu ama yüzünde şaşkın bir tebessüm vardı. İçeride oturan yaşlı bir adam, göz ucuyla ona baktı ve hafifçe başını salladı. Ayşe, tam karşısındaki koltuğa otururken, içinden geçenleri kimse duyamazdı: “Bazen, en küçük hareket bile bir mucize olur.”

Tren hareket etti. Geceden kalma karanlık yerini yeni doğan güne bırakıyordu. Ayşe, zamanla yarıştığı bu sabahın aslında sıradan değil, hatırlanacak bir gün olduğunu biliyordu.

(Visited 10 times, 1 visits today)