Sonunda Ses Hızı

Çocukluğumdan beri en büyük amacım daima daha hızlı koşmak olmuştur. İlkokuldan Üniversiteye kadar sınıfımda, hatta okulumda en hızlı kişi bendim. Ancak bana nedense yeterli gelmiyordu. Daha hızlı olmalıydım. Mezun oldum ve kafamı bilime adadım. Belki bilimle hedefimi bir şekilde gerçekleştirebileceğimi düşündüm. Aradan 10 yıl geçti. Gayet başarılı bir bilim adamıyım. 10 yılda hızı ve kendisini etkileyen faktörleri inceleme konusunda uzman oldum ve bu konuda birçok deney yaptım.

Birgün, aklıma bir ayakkabı tasarlama fikri geldi. Daha önce bir ayakkabı yapmıştım fakat bu beni 20 saniyeliğine az derecede hızlandırdıktan sonra patlamıştı. Ancak bu seferki farklıydı. Ayakkabıyı galvanizden yaptım ve içine birbirini dengeleyecek ve ayakkabının patlamamasını sağlayacak makineler koymuştum. Ayakkabılar biraz griye boyadıktan sonra hazırlardı. Giydim, evimdeki koşu pistine çıktım ve sayacı başlatıp koştum. 20 metrelik sahayı 2.47 saniyede koşmuştum! Ayrıca patlamadılar! Bunun üzerine arkadaşlarımı çağırdım ve bir parti yaptık.

Partiye en yakın 5 arkadaşımı, ailemi ve profesörümü çağırdım. 3 masa dolusu yemek (çoğunlukla pizza ve pasta) ve içecek vardı. Bu partide asıl amacım ayakkabıları göstermek olduğu için 100 metrelik bir koşu pisti de vardı. Planım herkesle bir koşu yarışı yapıp onlara küçük bir avans vermekti. Herkes yemek yedi, dinlendi, kısacası herkes enerji topladı. Ardından bağırdım:

”Bir koşu yarışı yapmaya ne dersiniz? Ben ayakkabıları giyeceğim fakat sizin önden başlamanıza izin vereceğim. Bence gayet adaletli.”

Bir arkadaşım:

”Patlamadıkları sürece bana uyar!” dedi ve herkes bir kahkaha attı. Herkes yerlerine geçti. 9 kişi de kendi çizgilerine geçti ve sayacın başlamasıyla koşmaya başladı. En önde şaşırtıcı bir şekilde profesör vardı. Yaşına rağmen bu kadar hızlı koşabilmesini beklemezdim. 20 saniye sonra profesör yarışı bitirmek üzereydi. 1 arkadaşım yerde oturmuş, bir başkası ise pizza yiyordu. Annem telefonuna bakıyor, babam da profesöre yetişmek üzereydi. Tam profesör çizgiyi geçecekti ki onlardan önce son anda yarışı bitirdim.

Şaşırdım. Bu nasıl olabilirdi? Hesaplamalarıma göre oraya ancak 12.35 saniyede gidebilirdim. Fakat benim gitmem saniyenin yarısı kadar sürmüştü. Profesör yanında taşığıdı sayaçtan hızıma baktı. 343.2 m/saniye yazıyordu. Ayakkabılar ses hızına ulaşmıştı! Herkesin ağzı açık kaldı, kimse ne diyeceğini bilemiyordu. Profesör beni tebrik etti, ardından bir arkadaşım ayakkabıları denemek istedi. Bir tur denedi fakat sadece saniyede 15 m/saniye ile gidebilmişti. Garip.

Ayakkabıları aldım ve geri giydim. Ancak bu sefer garip hissediyordum. Sanki ebediyen koşabilecekmiş gibi. Umursamadım ve partiye devam ettik. 3 masadaki yemeklerin hepsi yenildi. Günün sonunda parti bitti ve herkes evine döndü. Ben de evime tam dönecektim ki güneşin batışı bana çok cazip geldi ve içimde bir koşma hissi uyandırdı.

Koşmaya başladım. Yeşil tepeler ve düz arazilerin üzerinde yetişen hayat beni benden aldı. Yel değirmenleri, akan çaylar, mutlu mutlu top oynayan çocuklar. İçimdeki yaşama isteği giderek artıyordu. Giderek hızlandım ve bir yanık kokusu almaya başladım. Ayakkabılarıma baktım ve yanıyorlardı! Bir anda her yer güneş ışığına boğuldu. Akşam olmamış mıydı? Ayakkabılarımı söndürdüm ve etrafıma baktım. Önümde 3 masa dolusu pizza, pasta ve içecek vardı. 5 arkadaşım da, ailem de ve profesör de ordaydı. Ayrıca… Ben de ordaydım.

”Neler oluyor böyle?”

(Visited 9 times, 1 visits today)