Bir sabah uyandığımda odama dolan ışık her zamankinden daha parlaktı. Pencereden dışarı baktım güneş altın gibi parlıyor, kuşlar güzel güzel şarkılar söylüyordu. Gökyüzünde rengârenk balonlar süzülüyor, hava mis gibi çiçek kokuyordu. Bu sabah bir şeylerin çok farklı olduğunu hissettim.
Heyecanla dışarı çıktım. Henüz birkaç adım atmıştım ve karşıma küçük, sevimli bir köpek bana doğru koştu. Kuyruğunu heyecanla sallayarak üzerime atladı. Onu severken yaşlı bir adam yanıma geldi ve gülümseyerek, “Bugün herkes birbirine mutluluk dağıtıyor. Bu da senin için,” dedi. Elime küçük, parlayan bir kutu verdi. Kutuyu açtığımda içinde bir kart ve kartın içinde bir not vardı “Sevgi paylaştıkça çoğalır.”
Gün boyunca sanki her şey daha güzeldi. İnsanlar birbirine gülümsüyor, tanımadıkları kişilere yardım ediyordu. Yolda bir çocuk, düşen arkadaşına elini uzattı. Bir başka yerde, yaşlı bir teyze, ağır çantasını taşıyan bir gence teşekkür ederek ona bir çiçek verdi. Herkesin yüzünde sıcak bir gülümseme vardı ve bu mutluluk çevredeki herkese bulaşıyordu.
Parkta yürürken çocukların beraber gülüştüklerini duydum. Herkes bir şeyler paylaşıyor, birlikte güzel vakit geçiriyordu. Rüzgâr hafifçe eserken ağaçların yaprakları bile sanki mutlulukla dans ediyordu. Bu dünyanın gerçekten sevgiyle dolu bir yer olduğunu düşündüm.
Akşam eve dönerken elime tutuşturulan kutuyu tekrar hatırladım. Karttaki sözleri düşündüm “Sevgi paylaştıkça çoğalır.” Belki de bu dünya hep böyleydi, ama bunu görebilmek için daha çok sevgi paylaşmalıydık. Eğer herkes birbirini koşulsuz severse, böyle bir dünya hayal olmaktan çıkabilir ve gerçekleşebilirdi.
O günden sonra her sabah aynı umutla uyandım. Bir gün bizim dünyamızın da sevgiyle dolu bir yer olacağına inanmaya devam ettim. Sevgiyle başlayan her gün, mutlulukla dolu bir dünyaya dönüşebilirdi.
