Ben Afrika’da doğdum. Belki ismim size İngiliz birini anımsatıyor olabilir fakat annem ve babam uzun süre isim bulamayınca bana bu adı vermişler. Afrika’da doğduğum için şanslı olduğumu düşünebilirsiniz fakat ben Mısır gibi gelişmiş bir ülkede değil, çölün zorlu koşullarında dünyaya geldim.
Herkesin bildiği gibi Afrika’nın birçok bölgesi bugün büyük bir açlık ve susuzlukla mücadele ediyor. Bu durumun ne kadar ağır olduğunu anlatmak zor… Dünyada her yıl milyonlarca insan bu sebeplerle hayatını kaybediyor. Düşünmesi bile korkunç, değil mi? Neyse ki bazı ülkeler bize yardım etmeye çalışıyor, bu da umutlarımızı canlı tutuyor.
Şimdi size burada geçirdiğim bir günü anlatmak istiyorum.
Sabah uyandığımızda, bize yardım eden ülkelerin gönderdiği aşçılar ve görevliler bazen yiyecek dağıtıyor. Fakat onlar sürekli burada kalamıyor. Bu yüzden, yardım gelmediği zamanlarda ailemle birlikte su kaynakları ve yenilebilir bitkiler ya da küçük canlılar arıyoruz. Bazen şansımız yaver gidiyor; bazen de bütün çabalarımıza rağmen hiçbir şey bulamıyoruz.
Babam bana her gün yeni şeyler öğretir. Yıllardır öğrendiği bilgileri bana aktarır ve ben de öğrendiklerimi kullanarak hayatta kalmaya çalışırım. Akşam olunca çoğu insan Afrika’nın hâlâ sıcak olduğunu sanır. Ama gerçek çok farklıdır: Çöl geceleri buz gibi olur. Böyle zamanlarda uyumak bile zorlaşır. Neyse ki kabilemizin yaptığı el işi battaniyeler ve hayvan derisinden hazırlanan çadırlar bizi korur.
Ve buradan tüm dünyaya seslenmek istiyorum:
Lütfen yemekleri israf etmeyin ve zor durumdaki insanlara yardım edin!
Belki bir tabağı çöpe atmamak bile bir çocuğun hayatını değiştirebilir.