Toprak Eğer Uğruna Ölen Varsa Vatandır

Siperlerde sabahın ilk ışıklarıyla başlayan sessizlik, her an bozulmaya hazır bir gerginlik taşırdı. Toprak kokusu, barutun keskin kokusuna karışır, üzerimizden hiç eksik olmayan puslu hava nefes almayı bile güçleştirirdi. Düşman mevzileriyle aramızda yalnızca birkaç metre mesafe vardı. Bazen onların fısıltılarını bile duyardık. Bir an sessizlik olur, ardından gökyüzü cehenneme dönüşürdü. Top mermilerinin kulakları sağır eden sesiyle yer titrer, göğsümüzde patlayan sarsıntıyı iliklerimize kadar hissederdik.

Kimi zaman günlerce aç kalır, yağmur altında sırılsıklam halde beklerdik. Ayaklarımız çamura batmış, ellerimiz titremiş halde siperin köşesinden kafamızı uzatır, gözetleyip düşmanı kollardık. En korkuncu ise sevdiklerimizin yüzünü gözümüzün önüne getirdiğimiz o anlardı. Evde bekleyen anamız, babamız, kardeşlerimiz… Acaba bizden bir haber almışlar mıydı?

Cephede yalnızca kurşunla değil, hastalık ve açlıkla da mücadele ederdik. Bitlenmek sıradan bir şeydi, su bulmaksa gerçek bir lükstü. Ancak tüm bunlara rağmen içimizde kaybolmayan tek şey umuttu. Komutanlarımızın sesi yankılandığında, arkadaşlarımızla göz göze geldiğimizde, aynı inançla omuz omuza verdiğimizde her şeyi unuturdum. Çünkü bilirdik ki biz burada yalnızca kendimiz için değil, vatan için, millet için, gelecek için savaşıyorduk.

O anlarda kahramanlık duygusu göğsümüzü kabartırdı. Kimi zaman bir arkadaşımızın düşmesiyle içimizi kor gibi bir acı kaplardı. Ancak o acı bizi yıldırmaz, aksine daha da kenetlendirirdi. Çünkü bu vatanın toprağına düşen her can, bizim için kutsaldı.

Çanakkale, sadece bir savaş değil, bir milletin yeniden doğuşunun destanıdır. Orada yaşananlar, insanın ne kadar güçlü, sabırlı ve vatanına bağlı olduğunu kanıtladı. Eğer Çanakkale’de savaşmış bir asker olsaydım, gururla şunu söylerdim: “Biz burada yalnızca vatanı değil, milletin onurunu ve geleceğini savunduk. Ve bilinsin ki bu topraklar, her bir şehidin kanıyla mühürlenmiştir.”

(Visited 18 times, 1 visits today)