Her zamanki gibi sıradan bir hafta içi günüydü. Okuldan eve dönüyordum. Yürürken bir anda hava karardı. İçimde hafif bir ürperti hissettim ama bunun normal bir şey olduğunu düşünüp yoluma devam ettim. Etrafta çok az insan kalmıştı.
Tam o sırada gökyüzünde küçük bir şey belirdi. İlk başta bir meteorun kaydığını sandım fakat yanılmıştım. Bu bambaşka bir şeydi… Çizgi filmlerde gördüğüm UFO’ya benziyordu!
Onu karşımda gördüğümde kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Etrafta kimse yoktu. Ne yapacağımı bilemeden dona kaldım. Derken UFO’nun içinden bir şey çıktı. Sanırım bu bir uzaylıydı! Kaçmaya fırsat bulamadan kolumdan tuttu ve beni UFO’ya doğru sürükledi.
Korkudan hareket edemiyordum. Beni nereye götürdüklerini bilmiyordum. Uzay gemisi atmosferden çıkıp bilinmeyen bir gezegene doğru ilerlemeye başladı. Sonunda gezegene ulaştığımızda gördüğüm manzara karşısında şaşkına döndüm: Burası baştan sona altınla kaplıydı! Dünyadaki herkese yetecek kadar altın vardı ve beni buraya getirme nedenleri de buydu.
Ayaklarım yerden kesilmişti. Etrafımdaki altınları görünce heyecandan ne yapacağımı bilemedim. Uzaylılar bana, yanıma alabileceğim kadar altın toplayabileceğimi söylediler. Çantamı altınlarla doldurdum ve nihayet Dünya’ya dönmek üzere gemiye bindim.
Beni aldıkları yere geri bıraktılar ve artık hava açılmıştı. Çantamda taşıdığım altınlar o kadar ağırdı ki zar zor yürüyordum. Koşar adımlarla eve gittim ve olanları anneme anlattım. Çantamı açıp altınları gösterdiğimde gözleri mutlulukla parladı.
Bu gece hayatımın en unutulmaz gecesi olmuştu. O tek gece bizi zengin yapmaya yetmişti…