Marsmars21 Mart 2035, Genel Merkez
Bugün Mars’taki ilk günüm. Dünyadan ilk çıktığımızda Tarih 27 Ağustos 2034’dü. O kadar uzun süredir yerçikimsiz ortamda yaşıyorum ki yazı yazmak bile garip hissettiriyor. “ATLAS-247” ya da ikinci gemide 50 kişi civarı bilim insanı, 10-15 proje direktörü ve birkaç personelden daha oluşan bir ekiptik. Gemiden indiğimizde ilk gemiden bir ekip bizi karşıladı. Vücudumuzun gezegene alışması için gerekli prosedürleri uyguladık ve gemideki neredeyse herkes genel tesislere götürüldü.
Gemiden indiğimde araca binmeden önce Marsın tozlu havasının ardından ufka baktığımda bayılacağımı sandım, 6 ay boyunca uzay boşluğunda bir tenekede yaşadıktan sonra bile buraya ilk adım attığımda hiç rahatlama hissetmedim. Hiç gurur da hissetmedim. Sanki burada olmamalıymışım gibi hissettim; sanki tanrı asla bizim buralara gelmemizi istememiş, burada bizi bekleyen geldiğimiz yerden daha güzel hiçbir şey yokmuş gibi hissettim. Hatta sanırım bunu hissetmekten çok fark ettim. Araçtayken kafamı sallayıp bunun sadece anlık bir düşünce olduğunu düşünmüştüm, kendi kendime bunun nasıl en büyük hayalim olduğunu hatırlatmıştım.
Genel Merkez bir bilim tesisinden çok bir öğrenci yurdu ile bir şirket binasının karışımı gibi hissettiriyor. Kaldığım yatakhane odasında 5 kişiyiz ama nereli olduğumuz, buradaki görevimiz haricinde pek sohbet etmedik. Bu insanlarla 6 aydır aynı gemide olduğumuz halde şu ana kadar tanışmamış olmamız bile çok garip geliyor. Gemide de burada da kimseyle doğru düzgün havadan sudan muhabbet edemedim, belki olmadığındandır, insanlar birbiri ile tekniki meseleler haricinde konuşacak pek ortak nokta bulamıyor. Kimse de buraya sosyalleşmek için gelmiyor zaten.
23 Mart 2035, Genel Merkez
Ya buradaki herkes aynı benim gibi boşluğa düşmüş gibi hissediyor ya da ben buradaki garip kişiyim ve kalan kimse tekniki meseleler dışında hiçbir şeyi konuşacak kadar ilginç bulmuyor. Dün bütün gün Genel Merkezdeydim ve kimseyle dünyadaki gibi güzel bir sohbet edemedim. Gemideyken çoğunlukla meşgul olduğum için bu beni bu kadar rahatsız etmemişti ama şuan buna bir türlü anlam veremiyorum. Belki buradaki herkes dünyanın farklı bir yerinden geldiği için böyledir. Hayır, burası başka bir gezegen değil de bir üniversite barı olsaydı bu bir problem olmazdı. Beni yanlış anlama değerli okurum sanki buradaki diğer bilim insanları birer zombiymiş ve ben aralarındaki içinde hâlâ insanlık olan tek kişiymişim gibi bir şey demiyorum. Sadece doğal bir şekilde insanlar birbiri ile sedece gerektiğinde konuşuyor ama onların da benim gibi bunu garipsediğini biliyorum. Birisinin yakasına yapışıp “Burası çok garip değil mi?”, “Sen de bunca insanın arasında yapayalnız hissediyorsun değil mi?” demek istiyorum. Ama bunu yaparsam kafayı yediğim için kliniğe götürüleceğimi biliyorum. Bir saate botanik merkezine giden araç yola çıkıyor. Umarım çalışmak can sıkıntımı giderir.
23 Mart 2035, Botanik Merkezi
Birazdan yemek yiyip uyumak için Genel Merkeze döneceğim. Bugün uğruna çalıştığım şeyin aslında imkansız olduğunun içten içe farkındayım ama hâlâ umutluyum ve bu çalışmaya devam etmem için yeterli.
25 Mart 2035, Botanik Merkezi
Bence bulunduğumuz mekana olan yabancılığımız öylesine yoğun ki bir bardak suyun içine biraz mürekkep damlatılmış gibi başka insanlarla olan ilişkimize de yayılıyor.
26 Mart 2035, Genel Merkez
Şeytan’ın kibiri onu cennetten öte bir mutluluğun peşinde koşmaya sürüklemiş ama ulaştığı yer cehennem olmuş. Tıpkı Şeytan’a olduğu gibi bizim de kibirimiz bizi dünyayı geride bırakmaya ikna etti.
28 Mart 2035, Genel Merkez
Bugün Mars’a inmemden bu yana tam 1 hafta geçti. Uçsuz bucaksız kırmızıya baktığımda hissettiğim mide bulatısına hâlâ alışamadım. Sabah kalkıp Botanik Merkezine gitmeden önce yazacak bişeyim varsa günlüğüme yazıyorum; günlüğüme yazmak artık Leonid Andreyev’in Şeytanın Günlüğü Kitabı gibi hissettiriyor, tıpkı onun gibi ben de yabancısı olduğum bu diyara ait olmadığımı fark ediyorum. O kadaf fazla düşünüyorum ki bazen rüyalarımda gördüğüm şeyler ve aslında yaşanan şeyler kafamda birbirine karışıyor. Bunun iyişeşeceğini düşünmüyorum. Keşke geri dönmenin bir yolu olsa.
