Afrika’ da yeni bir gün, hayatta kalma mücadelesinin devamı, direniş. Birbirine epeyce benzeyen günlerden yeni birinde olduğunu anlamak bazenleri zor oluyor. Fikrimizin sorulmadan geldiğimiz bu gerçeklik bazı çocuklar için fazlasıyla eğlenceli geçerken benim gibi bazı çocuklar için eziyetten başka bir şey değildir. Ne yalan söyleyeyim, artık robot gibiyim. Dünüm ve bugünümün arasındaki tek fark bu acımasız yaşamda geçirdiğim zaman ve her gün az da olsa vakit ayırabildiğim kitaplar olsa gerek.
Bugün belimde yerin sertliğinden dolayı oluşmuş izler ve dünkü işlerden kalan yorgunlukla uyandım. Her zamanki gibi annem ve babam erkenden kalkmışlar. Annem küçük kız ve erkek kardeşimi kaldırmamı istemişti ama annemde bir şey vardı. Günlerimizin yeterince kötü geçtiğinin farkındayım ama annemin yüzündeki ifade bundan değildi. İçinde onu üzen, kalbinde yeni bir çizik bırakan bir şey vardı. Kardeşlerimi kaldırmadan öğrenemeyecektim, bu yüzden hemen kardeşlerimi kaldırdım ve beş kişi yer masasının etrafında oturduk. Babamın bizle bir konuşma yapacağı belliydi ama konunun ne olacağını bir türlü tahmin edemiyordum. En sonunda babam derin bir nefes aldıktan sonra ” Günaydın çocuklarım, canlarım. Annenle birlikte yaptığımız belli başlı hesaplamalar sonra şu an büyük bir sıkıntımızın olduğunu fark ettik. Biliyorsunuz ki bazı günler günün üçüncü öğününü verecek kadar besinimiz olmuyor. Ayrıca bu aralar tarımımızda verim düşüktür. Başta söylediğim gibi hesaplamalarımıza göre bu yıl günde 2 öğünden fazla yemek yiyemeyeceğiz. Şimdi ise sizle bir şeye karar vermemiz gerekiyor. Hangi öğününüzün kaldırılmasını istersiniz?” diye uzun bir konuşma yaptı. Bu durumu sindirmemiz belli bir süre aldı. Karar alma aşaması ise gerilimli bir zaman doğurmuştu. Uzun tartışmalar sonucunda öğle yemeğinin kalkmasının en uygun olacağını kararlaştırdık. Bu üzücü olaydan sonra da kahvaltımızı yaptık.
Günlerimin olmazsa olmazlarından, kendimi bildim bileli yaptığım babamla tarlada çalışmaya başladım. Bitkilerin durumlarına baktım, suladım, verdikleri buğdayları topladım. Günün bitmesine az kalmışken terli terli, yorgun yorgun kütüphaneye gittim. Hepi topu 50 kitabın bulunduğu köyümüzün minik kütüphanesi benim özgürlüğümdü. Hayata ne kadar dezavantajlı başlasam, ne kadar istemesem de ailem için bütün gün çalışıp ömrümü yesem de burası bana verilmiş bir lütuf, bir şanstı. Burası benim geleceğim, rahat yaşam biletimdir. Bisikletimi önüne bıraktıktan sonra görevli ablaya selam verip vakit kaybetmeden kaldığım yerden devam ettim. Güneş batmadan evde olmam gerekiyordu, hızlı olmam lazımdı. Çalışabildiğim kadar çalıştıktan sonra eve doğru yola koyuldum.
Aç, yorgun, içinde biraz umut bulunan ama başarıya ulaşmak için tek çaresi olan bir çocuk olarak yatağıma geldim. Akşam yemeği yememe rağmen genç olmamdan kaynaklanan yeterince doymamam yine uyumamı zorlaştıracaktı. Ne var ki yemeğimiz olsa da karnım tok, içimde huzur, yüzümde mutlulukla uyuyabilsem. Böyle bir hayatım olsun diye nelerimi vermezdim. Ama ne yapabilirsin ki elinde olan imkanları kullanmaktan başka. Elimden geleni yapıyorum ama, dürüst olmak gerekirse, boşuna çabalıyor olmamak için her gün dua ediyorum. Umarım doğru yoldayımdır. Her neyse, yatağıma döngüme devam etmek, bugünümü tekrarlamak için uyumaya çalışacağım.
