Bir gün gökyüzünden mavi yerine yeşil yağmaya başladı ve her şey değişti. İnsanlar önce bunun bir şaka olduğunu sandılar. Ama şaka değildi. Sabah uyandıklarında gökyüzü masmavi değil, yemyeşildi. Kuşlar bile şaşırmış gibi uçuyordu. Ağaçların yapraklarıyla gökyüzü aynı renkteydi. Herkes bu garip olayın nedenini anlamaya çalışıyordu. Haber kanalları, bilim insanları ve uzmanlar bu değişikliğin neden olduğunu tartışıyordu ama kimse kesin bir açıklama yapamıyordu.
Mesut, annesinin sesiyle uyandı. Annesi pencerenin önünde durmuş, korkuyla yukarı bakıyordu. “Anne, ne oldu?” diye sordu Mesut, gözlerini ovuşturarak(tam olarak uyanamamıştı). “Gökyüzüne bak, oğlum!” dedi annesi endişeyle. Mesut pencereye koştu ve gördüğü manzara karşısında şaşkınlıktan donakaldı. Mavi olması gereken gökyüzü, tıpkı çimenler gibi yeşildi. Evlerin çatılarından sokak lambalarına kadar her şey yeşilimsi bir ışık altındaydı. Bu durum insanları tedirgin ediyordu. Okula gitmek için dışarı çıktığında herkes bu tuhaf değişikliği konuşuyordu. Öğretmenleri bile ne olduğunu bilmiyordu. Bilim insanları televizyona çıkıp açıklamalar yapıyor ama kimse tam olarak neden böyle olduğunu söyleyemiyordu. Bir teoriye göre atmosferdeki bir gaz değişimi buna sebep olmuştu. Başka bir teoriye göre, doğanın insanlara gönderdiği bir uyarıydı.
Günler geçtikçe işler daha da garipleşti. Güneş batarken gökyüzü turuncuya değil, koyu yeşile dönüyordu. Denizler maviliğini kaybetmiş, yeşil bir çorba gibi görünmeye başlamıştı. Bitkilerle denizler birbirinden ayırt edilemiyordu. Bu olayın bir gece kadar kısa bir sürede yaşanmış olması şok ediciydi. Çiftçiler, bitkilerin yeterince güneş ışığı alamadığını söylüyordu. İnsanlar depresif olmaya başlamıştı, çünkü mavi gökyüzü onlara huzur veriyordu. Şimdi ise her şey farklıydı. Çocuklar parklarda oynamak istemiyor, insanlar eskisi gibi mutlu görünmüyordu. Bir gün Mesut arkadaşı Ahmet, “Belki de bu bir işarettir. Belki dünya bir şey anlatmak istiyor.” dedi. Mesut bu fikre güldü. “Dünyanın bilinci mi var sanki?”. Ahmet ciddiyetle, “Belki doğa bize bir mesaj veriyor. Çok fazla kirlettik, çok fazla zarar verdik. Belki de dünyamız hasta oldu ve gökyüzü bize bunu gösteriyor.” dedi.
Bu düşünce Mesut’u düşündürdü. Gerçekten de insanlar dünyaya zarar veriyordu. Ağaçları kesiyor, havayı kirletiyor, denizleri atıklarla dolduruyorlardı. Belki de doğa insanlara bir ders vermek istiyordu. Mesut ve Ahmet, mahalledeki insanları bilinçlendirmek için küçük bir kampanya başlattılar. Çöpleri toplamaya, ağaç dikmeye ve suyu tasarruflu kullanmaya başladılar. Önce sadece birkaç kişi onlara katıldı, sonra daha fazla insan bu hareketin bir parçası oldu. Çocuklar okullarında öğretmenleriyle birlikte geri dönüşüm çalışmaları yaptı. Büyükler, arabalarını daha az kullanmaya ve havayı kirletmemeye dikkat etmeye başladılar. Haftalar sonra bir sabah, Mesut gözlerini açtığında odası farklı bir ışıkla doluydu. Hemen pencereye koştu ve hayret içinde bağırdı: “Anne! Gökyüzü yine mavi olmuş!” Annesi ve babası sevinçle dışarıya baktılar. Her şey eski haline dönmüştü. Denizler yine masmaviydi, güneş ışıldıyordu. İnsanlar sokaklara çıkmış, mutluluk içinde gökyüzüne bakıyordu.
Mesut ve Ahmet birbirlerine gülümsediler. Belki de doğa insanları sınamış, bir ders vermek istemişti. İnsanlar dünyayı korumanın ne kadar önemli olduğunu anladığında, gökyüzü onlara mavi rengini geri vermişti. O günden sonra Mesut, Ahmet ve mahallelerindeki diğer insanlar doğayı korumak için ellerinden geleni yapmaya devam ettiler. Çünkü bir daha gökyüzünün yeşile dönmesini istemiyorlardı. İnsanlar daha bilinçli yaşamak için birbirlerine destek oluyordu. Şehirde geri dönüşüm kutuları çoğalmış, herkes çevreye karşı daha duyarlı hale gelmişti. Artık gökyüzünün maviliği herkes için daha anlamlıydı ve kimse onu kaybetmek istemiyordu.
