Ben Nazlı birkaç gün önceye kadar gayet sıradan bir hayatı olan herhangi bir lise öğrencisiyken kısa bir süre önce yaşadıklarım hayatımı tamamen değiştirdi. Fakat asıl olayı anlatmadan önce biraz geriye gitmemiz gerekiyor. O akşam da her zaman yaptığım gibi akşam yemeğimi yedikten sonra fazlasıyla kalabalık olan evimizde tek sakin yer olan yatak odama geçtim ve kulaklıklarımı taktım. Kulaklıklarımı takmamla dünya benim için çok daha huzurlu bir yere dönüştü. Birkaç dakika kendimi müziğin ritmine kaptırdıktan sonra elime başucumdaki defterimi aldım ve yazmaya başladım. Bu defter benim için bazen bir günlük bazense sadece hislerimi aktardığım bir kağıt parçası. Yazı bittikten sonra gözlerim kapanmaya başladı,artık gözlerimden akan uykuya karşı koyamıyordum, yastığa başımı koymamla uykuya dalmam bir oldu.
Yavaş yavaş uyanmaya başlamıştım net olmayan sesler duyuyordum fakat gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Nihayet gözlerimi hafiften açmayı başardığımda ise gördüklerim beni afallattı. Burası neresiydi? Benim odam olmadığı fazlasıyla netti. Üzerinde yattığım yatak gıcırdamaya başladı. Yaşadığım şaşkınlıkla iyice ayılmıştım. İlk önce bir rüyanın içinde olduğumu düşündüm ama hayır burası tamamen gerçekti. Odanın içindeki ahşap işlemeli oda takımı geçmişteymişim gibi hissettiriyordu. Yataktan kalktım pencereye doğru yürüdüm, perdeyi açtığımda uçsuz bucaksız bir deniz manzarısıyla karşılaştım. İçimde ilginç bir rahatlık vardı hiç bilmediğim bir yerde uyanmıştım fakat enteresandır ki hiç endişeli değildim. Aksine kendimi buraya ait hissediyordum. Kapının ordan ayak sesleri duyunca o tarafa doğru yöneldim, yavaşça kapıyı açtığımda devasa merdivenler ve pek çok oda kapısıyla karşılaştım. Odadan çıkıp ses çıkarmamaya çalışarak merdivenlerden indim. Tam karşımda aralık bir kapı vardı. Konuşma sesleri duyuyordum. Bir adam konuşuyordu, sesi endişe içindeydi. Kapıya biraz daha yaklaştığımda şunları duydum: “Burası bile güvenli değil artık. Acilen buradan çıkmalıyız.” Karşısında duran kadın tam cevap verecekti ki göz göze geldik. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından kadın bana yaklaştı ve “Sonunda uyandın Nazlı” dedi. Bu insanlar kimdi ve beni adımı nerden biliyorlardı?
Kafam iyice karışmıştı. Kadın “Neler olduğunu hatırlıyor musun?” diye sordu. Hatırlamak mı? Neyi hatırlamam gerekiyordu ki? Ben sadece dün gece odama çekildikten sonra uyumuştum. Şimdi ise neresi olduğunu bilmediğim bir yerde tanımadığım insanlarlaydım. “Ben kimseyi tanımıyorum.” dedim. Kadın derin bi nefes aldı “Zamanı geldi sana herşeyi anlatıcağız ama vaktimiz dar burdan gitmemiz gerekiyor.” Adam bana dönüp “Dinle, Nazlı sen buraya tesadüfen gelmedin.” Dedi ama tam o esnada adım sesleri duyuldu. Birileri geliyordu. Kadın hızla kapıyı kilitledi. Biri kapıya sertçe vurdu. “Açın kapıyı, onun burda olduğunu biliyoruz!” Kadın yanıma geldi omuzlarımdan tuttu. Gözlerinde endişe vardı. “Biliyorum kafan şu anda çok karıştı. Sana olanları bizzat açıklamak isterdim fakat buna vakit yok.” Ben neler olduğunu anlamaya çalışırken adam dolabın içinden bir zarf çıkartıp bana verdi. “Bu, senin geçmişinle ilgili bunu okuduğunda neler yaşandığını anlayacaksın ama şu anda okuyacak vaktin yok.” Kadın kolumdan tuttu ve beni salonun diğer ucundaki kitaplığa doğru çekiştirdi. Şaşkınlık içinde onu takip ederken kadın bir kitaba dokunduğunda kitaplık hafifçe titredi ve yana doğru kaymaya başladı. Arkasında dar ve karanlık bir tünel vardı. “Burdan git!” Diye fısıldadı kadın. “Sakın arkana bakma ve o zarfı kaybetme.” Dışarıdan gelen sesler iyice artmıştı. Kapıya sert bir darbe indiğinde kapının menteşeleri gıcırdamaya başladı. Kapı kırılmak üzereydi. Ben “Ama…” diye itiraz etmeye çalışırken kadın beni tünele doğru ittirdi. “Sana güveniyorum Nazlı.” Dedi. Kapının kırılma sesini duyduğumda artık çoktan tünelin içindeydim, önümü göremiyordum. Korkudan nabzım o kadar hızlanmıştı ki bayılacakmışım gibi hissettim. Tam o esnada karşımda bir ışık hız hüzmesi belirdi. O tarafa doğru yürümeye başladım.Yolun sonuna geldiğimde ise karşımda demir bir kapı vardı. Kapıyı açtığımda modernlikten çok uzak olan bir şehirle karşılaştım. Sokaklarda at arabaları vardı, insanların kıyafetleri ilginçti. Şok içinde olduğum yerde kalakaldım. Ben geçmişe mi gitmiştim?
Elimdeki zarfı titreyen ellerimle açtım ve okumaya başladım.
“Nazlı, bu mektubu okuyorsan sonunda uyandın demektir. Burası senin gerçek yuvan. Yıllar önce seni korumak için başka bir diyara gönderdik fakat daha fazla orada kalamazsın. Buradaki yarım kalmış hikayeni tamamlaman gerekiyor.”
Mektubun sonunda yazan şey gözlerimin dolmasına neden oldu. “Her ne kadar beni hatırlamıyor olsan da annen: Sinem” yazıyordu. Kafam gerçekten allak bullak olmuştu fakat artık cevapları öğrenmem gerekiyordu o yüzden bacaklarımın titremesini göz ardı ederek şehre ilk adımımı attım ve kaderimi değiştirecek, bana sorularımın cevabını verecek o yolculuk başlamış oldu.
SON
