Yıl 2005’di. Herkes’in genellikle hip-hop, pop gibi müziklere hakim olduğu bir yıldı. Bu yıllarda da Youtube’da çok popüler olup insanlar kendi fikirlerini sunduğu bir yıldı. Ben de bu teknoloji ve çağa hakim olmama rağmen müziğe inanmazdım. Arkadaşlarım benim yanlış olduğumu, benim fikrimi değiştirmeye çalışmalarına rağmen ben arkadaşlarımı her türlü katılmak istemedim. Benim sesimi duyurabilmek için Youtube çok iyi bir platform olduğundan aklıma bir fikir geldi.
Hemen yataktan kalktım, annemin bna hediye ettiği kamerayı elime alıp “Oynat” düğmesine bastım. Sonra başladım içimdeki sesleri dışarıya aktarmaya. Müziğin saçma olmasından, astrolojinin daha mantıklı bir konu olduğundan bahsettim. Bu videoyu hemen alıp bilgisayarıma aktardım ama yaparken bir düşündüm: “Ya benim fikrimi beğenmeyip dışlanırsam? Ya fikrimi beğenmeyenler benim fikrimi değiştirmek için tehdit ederse?” Bu fikirler beni endişelendirirken içimdeki bir tarafda bana katılan insanların olcağı ve beni katılmayanlardan koruyacağı fikri beni azda olsa rahatlattı. Rahatlıkla Youtube’u açtım, video’mu insanlara yayınladım ve bekledim. Bu Youtube izlenmenin büyü olcağını düşünmüyordun, o yüzden yatıp, sonraki gün belki videom görülceği düşüncesi ile yattım.
Uyandığımda dışarısı kaos gibiydi. Dışarıdan gelen sesle irkildim. Pencereye doğru koştum ve videomun neye sonuç verdiğini gördüm. İnsanlar ellerinde “ÜLKEMİZDE UZAYLI İSTEMİYORUZ” tabelaları ile evimin önünde protesto ediyorlardı. Küçük bir panik atak sonrası hemen bilgisayarı açtım ve gözlerime inanamıştım. Videom seksen dokuz bin kişi tarafından izlenmiş, yorumların neredeyse hepsi benim uzaylı olduğumu düşünmüştüm. Pencereye hemen geri dönüp bağırdım: “Ben bir uzaylı değilim! Benim de bir fikrim olabilir.” İnsanların bazıları “Tamam” diyip giderken bazıları protesto etmeye devam etti. Tabii onlar için benim bir şey yapmama gerek kalmadı çünkü polis zaten evimin önüne gelip kalan protesto edenleri tutuklamıştı. Eve gidip arkama yaslandım ve videoma geri baktım. “Vay be..” dedim içimden. nerdeyse 10 saatte seksen dokuz bin izleyici fazlaydı.
Ama sonra düşündüm: “Bu Youtube platformunda insanlar bu videoyu her zaman, her yerde görebilcek.” Bu bilgiye sevinmek mi daha iyi olurdu yoksa ağlamak mı? Bu video ile daha fazla düşmanım olabilir, ama böylece daha fazla izleyici alıp belki bu videodan para kazanabilirdim. “Bu riske girmek değer miydi?” diye düşündüm. Uzun ve stresli bir saatten sonra fikrimi vermiştim. Videonun üzerine basıp “Sil” butonuna bastım. Sonunda Youtube ve düşam kitlesinden kurtulmuştum

