Uzun, koyu yeşil ağaçlarla dolu bir orman. Güneş, geniş yaprakların aralarındaki ufak boşluklardan geçip elinden geldiğince günümüzü aydınlatmaya çalışıyor. Kuşların neşeli cıvıltıları biraz uzaktaki nehrin sesine karışıyor. Yerdeki çiçeklerin tatlı kokusu burnumu kaşındırıyor ama rahatsız etmiyor. Az ilerideki 2 katlı ahşap evin verandasında renkli bir salıncak üstünde uyuyan kedinin ağırlığıyla hafifçe gıcırdıyor, salıncağın üstünde aynı şekilde rengarenk yastıklar var. Kapını hemen önünde, yerde ise “hoş geldiniz” yazan saçakları yıpranmış hardal sarısı bir pas pas.
Kapıdan ilk girdiğimizde bizi çok da uzun sayılmayacak bir koridor karşılıyor, ev de çok büyük değil zaten. Kapının solunda bir ayakkabılık var , üstünde evin küçüklü büyüklü her üyesine ait ayakkabılar var. Ayakkabılığın hemen yanındaki kapı misafir tuvalete. Çok misafir gelmez bu eve, gelse de çok oturmaz zaten o nedenle bu kapı hep kapalıdır. Bu kapının biraz ilerisinde sağda mutfak var. Evin eski havasına rağmen burası olabildiğince modern olabildiğince ferah. Ortadaki masanın üstündeki bakır meyve tabağı hafiften kurumuş , hafiften büzüşmeye başlamış meyvelerle dolu. Buzdolabının üstünde güzel ailemizin fotoğrafları. En ortada benim mezuniyet fotoğrafım. Karşı konulamaz yemek kokularını geride bırakıp biraz da yürüdüğümüzde karşımıza oturma odası çıkıyor. Haki yeşili koltuklar tüm dikkati üstüne çekerken yeşil koltukların yanındaki tek krem rengi koltuk aralarında kayboluyor. Duvar da annemle birlikte yaptığımız yapbozlar asılı. Oturma odasının karşı duvarındaki büyük cam kapıdan kış bahçesine giriş yapılıyor. Ortadaki ahşap masa havalar soğumaya başladığı için saksılarla dolmuş, artık kullanılmıyordu.
Üst katta üç tane oda vardı. İlk oda annemlerin koyu renklerle dizayn ettikleri odaları. İki kişilik büyük yatak odanın büyük bir kısmını kaplasa da oda sıkışık değil, aksine oldukça ferah. Ablamın odası tamda gençlerin zevkine göre düzenlenmiş. Oldukça sade olan beyaz eşyaları varken kendi elleriyle kattı detaylar odasını özel kılıyor. Çizdiği resimler ve yaptı el örmesi süsler duvarlara asılmış. Oda sıradan bir ampul yerine led ışıklarla aydınlatılıyor.
Odam ise açık ara farkla evde en sevdiğim yer. Duvarlar açık bir yeşile boyanmış. Beyaz, tek kişilikten biraz büyük yatağım ve beyaz masam odanın büyük bir kısmını kaplıyor. Yatağımın üstünde kendi ellerimle ördüğüm rengarenk battaniye. Camın bulunduğu duvarda camın etrafı kitaplıklar kaplanmış pencerenin önündeyse yastıklarla dolu bir oturma alanı var. Kitaplıkta küçüklüğümden beri biriktirdim kitaplarla birlikte legolardan yaptığım figürler, kurutulmuş çiçekler ve her biri bir birinden kıymetli anılar taşıyan eşyalar var. Camdan ormanın güzel manzarası gözler önüne serilirken kuş sesleri insana huzur veriyor.
Evde sevdiğim her şeye rağmen buranın hayallerimdeki gibi bir yuva olmasının tek bir sebebi var; o da ailem. Hala ailemle olduğum sürece ister bir malikanede ister bir gecekonduda yaşayayım orası bana yuva olur.
