Bir sabah uyandığımda her şey her zamanki gibiydi diye düşündüm. Alarmım çalmıştı, perdeden içeri güneş ışığı süzülüyordu ve kalkmak için hiç enerjim yoktu. Yine de zorla yataktan çıktım. Dişlerimi fırçalarken aynaya baktım ve “Keşke bugün okul olmasaydı” diye söylendim. O anda garip bir şey oldu. Kafamın içinde bir cümle yankılandı: “Bu çocuk yine geç kalacak kesin.” Ama bu cümleyi ben düşünmemiştim. O an yanımdaki mutfakta annem vardı. Banyodan çıkıp ona baktım. Dudakları kıpırdamıyordu ama kendi kendine beni düşünüyordu. O cümleyi tekrar duyunca şoke oldum. Çünkü annemin aklından geçenleri duymuştum! Önce bunu hayal gücüm sandım. Ama sonra gün içinde benzer şeyler yaşamaya devam ettim. Mesela kahvaltıya indiğimde annem sessizce çayını karıştırıyordu ama zihninden şu cümle geçtiğini duydum: “Keşke yumurta da pişirseydim.” Konuşmadan bunu nasıl bilebilirdim? Artık emin olmuştum: İnsanların zihinlerini okuyabiliyordum. Okula giderken bu yeteneğimi test etmeye karar verdim. Yolda yürürken karşıdan gelen bir adamın kafasından şu düşünce geçtiğini duydum: “Toplantıya yetişmem lazım.” Onun yüzüne baktım, hızlı hızlı yürüyordu. Demek ki bu gerçekti. Otobüse bindiğimde etraftan gelen düşünceler beynime hücum etmeye başladı. Kimisi yemek hakkında düşünüyor, kimisi kavga ettiği arkadaşını hatırlıyor, kimisi de uykusuzluktan şikâyet ediyordu. Bu biraz yorucu olmaya başlamıştı. Çünkü insanların aklından geçenleri durdurmak mümkün değildi. Okula vardığımda işler daha da ilginçleşti. Koridorda yürürken herkesin iç sesini duydum. Kimisi “Sınavdan düşük aldım kesin annem kızacak” diye düşünüyordu, kimisi “Acaba bugün kantinde tost var mı?” diye. Bazıları ise dışarıdan güler yüzlü görünse bile içten içe üzgündü. İnsanların beyninin içinde bambaşka bir dünya olduğunu ilk kez o gün fark ettim. En çok şaşırtan şey ise en yakın arkadaşım Ayşe oldu. Yanına gidip “Günaydın!” dedim, bana gülümsedi. Ama zihninden geçenleri duyunca bir an duraksadım: “Umarım bugün kimse moralimi bozmaz, zaten yeterince canım sıkkın.” Bunu dışarıdan hiç belli etmiyordu. Ona “İyi misin? Bir şey oldu galiba.” diye sordum. İlk başta inkâr etti ama sonra gerçekten bir sorunu olduğunu söyledi. O gün bu yeteneğimin işe yarayabileceğini düşündüm. Ancak bu güç aynı zamanda tehlikeliydi. Çünkü herkesin aklından geçenleri öğrenmek bazen hoşuma gitmedi. Mesela bazı insanlar başkalarını kıskanıyordu, bazıları yalan söylüyordu, bazıları da kötü niyetliydi. Bunları öğrenmek beni rahatsız etti. İnsanların sırları olduğunu ve bunları bilmenin her zaman iyi olmadığını anladım. Bu yeteneği kötü kullanmak da mümkündü. Mesela sınavda kopya çekmek çok kolaydı. Sınıfta soruyu bilen birinin düşüncesini okuyabilirdim. Ama bunu yapmadım. Çünkü bu haksızlıktı. Bunun yerine yeteneğimi iyilik için kullanmaya karar verdim. Sessiz görünen ama içine kapanan öğrencilerle konuşmaya başladım. Yardıma ihtiyacı olanlara destek oldum. Bazen sadece dinledim. Çünkü insanların çoğunun en çok ihtiyacı olan şey buydu. Zihin okumak bana çok şey öğretti. En önemlisi şuydu: Kimse göründüğü gibi değildir. Herkesin bilmediğimiz bir düşünce dünyası vardır. Ve bazı düşünceler, kalpten gelir. Bu yüzden güçlü olmak, aslında başkalarına karşı anlayışlı olmaktan geçer.
Zihin Okumak Mı?
(Visited 7 times, 1 visits today)
