Sıradan bir pazar günüydü. Kuşların sesleri bir melodi gibiydi, ağaçlar neşeyle sallanıyor, hava harikaydı… Ama zaman bir türlü geçmiyordu.
Bugün arkadaşım Ada gelecekti ama hâlâ gelmemişti. Acaba Ada’ya bir şey mi oldu? Şu ana kadar gelmiş olması gerekiyordu.
Hemen odama koşup telefonumu aldım, Ada’ya mesaj attım ve yatağıma uzandım.
Beş dakika sonra mesaj gelip gelmediğini kontrol etmek için telefonuma tekrar baktım. Sonunda Ada’dan bir mesaj gelmişti. Mesajda şöyle yazıyordu:
“Merhaba Ela, mesajını yeni gördüm. Üzgünüm, bugün size gelemeyeceğim. Dün yaşadığım olaydan sonra bir daha tek başıma evden dışarı çıkamam. Belki başka bir gün görüşmek dileğiyle…”
Çok şaşırdım. Dün ne yaşamış olabilir ki evden tek başına çıkamıyor?
Dayanamadım ve hemen yazdım:
“Dün ne yaşadın ki evden çıkamıyorsun?!”
Daha nefes bile alamadan Ada’dan cevap geldi:
“Uzun hikâye…”
Merakla okumaya devam ettim. Ada şöyle yazmıştı:
“Dün sabah saat dokuz gibi uyandım. Pencerenin yanına gidip camı açtım. O anda dışarıdan gelen bir sesle irkildim. Sesin nereden geldiğini bulamayınca dışarı çıktım ve yürümeye başladım. Dışarıda bir grup zorba çocuk vardı. Bana bulaşmaya çalıştılar. Çok korkmuştum, sevinecek hâlim yoktu tabii.
Çocuklar ellerine birkaç taş alıp bana fırlatmaya başladılar. Ellerim acıyordu, küçük küçük yaralar oluştu. Hemen ağlayarak eve koştum.
Annem beni bu hâlde görünce çok şaşırdı. Ne olduğunu sordu, ben de her şeyi anlattım. Annem hemen o çocukların yanına gidip ailelerini bulmak istedi. Çocuklar, anneme evlerini tarif ettiler.
Annem, tarif ettikleri eve gidip çocukların anneleriyle konuştu. Durumu anlattı. Kadınlar, çocuklarını uyaracaklarını ve onlara ceza vereceklerini söylediler. Annem teşekkür edip eve döndü.
Saat 14.00’e kadar kontrol için hastanedeydik. Neyse ki kırık ya da çıkık yoktu, sadece ellerim ve kollarımda hafif yaralar vardı.
O günden sonra annem, bir süre tek başıma dışarı çıkmamam gerektiğini söyledi. Bugün de işi olduğu için maalesef size gelemem.”
Gerçekten de uzun bir hikâyeydi.
Ne diyeceğimi bilemedim, sadece sessiz kaldım.
Ada’nın yaşadıklarını düşününce kendi kendime “Artık ben de daha dikkatli olmalıyım.” dedim.
Sonuçta onun yaşadığı şeyin benim başıma gelmesini hiç istemezdim.
