Sıradışı Bir Ada: Bozcaada

Ben bu yaz Bozcaada’ya gittim. Aslında son üç senedir her yaz bir haftayı bu güzel adada geçiriyoruz. Arabayla Geyikli İskelesi’ne gidip oradan feribotla Bozcaada’ya geçiyoruz. Yolculuğumuzun en sevdiğim kısmı diyebilirim. Vapurda martıların kendilerini rüzgara bırakıp, gökyüzünde nasıl dans ettiklerini izlemeyi çok seviyorum.
Bozcaada’ya geldikten sonra otelimize yerleşip annem ile en sevdiğimiz pastaneye gittik. Sadece buraya özel olan bu pastaneden Karlı Dağ adlı muhteşem bir tatlı aldık. Veli Dede Bozcaada’nın en güzel pastanesi bence. Tatlılarımızı yedikten sonra otele gidip mayolarımızı giydik ve hemen denize gittik. Bozcaada’da her plaj ayrı güzeldir. Ama ben en çok Mitos Plajı’nı severim. Oranın denizi çok ama çok soğuktur. Denize girerken titreyerek girdim ama o kadar temiz bir denizi var ki suya girince çıkmak istemedim.

Sahilde kendime yeni arkadaşlar edindim. Onlarla kumdan kaleler yaptık. Annemin uydurduğu, bizim çok severek oynadığımız bir oyunumuz var: Değişik taşlar bulup onların benzediği şekillerden uydurduğumuz hikayeleri anlatıyoruz. Annem de dinleyip içimizden en yaratıcı olan taş hikayesini seçiyor. Böylece çok eğleniyorduk. Yüzmemi bu sene biraz daha ilerlettim. Suyun altında daha uzun kalabiliyorum. Bozcaada benim için çok özel bir yer hem denizini hem taştan yapılmış evlerini, rengarenk sokaklarını çok seviyorum. Sokaktaki hayvanlar bile çok sıcakkanlı. Hepsini sevip besleyebiliyorum. İskeledeki çocuk parkını ve parkın yanındaki çay bahçesini, orada içtiğim adaçayını hep hatırlayacağım.
Tatilin son günü yaklaşırken üzülüyorum ama biliyorum ki bu adaya gene geleceğim. Ada sahilinden topladığım taşları evimizin en güzel köşesinde saklıyorum şimdi. Ne zaman Bozcaada’yı özlesem onlara bakıyorum.

(Visited 87 times, 1 visits today)