En Büyük Kahramanım

Herkes hayatında ‘’en büyük kahramanı’’ olarak tanımlayabileceği bir şeye sahiptir. İnsanlar, bu en büyük kahramanın bir insan olması gerektiğini düşünüyor nedense. Bana kalırsa en büyük kahramanınız herhangi bir şey olabilir. Sizin hayatınıza anlam katan, sizi geliştiren, eğlendiren, size bir şeyler öğretebilen. Mesela en büyük kahramanınız kitaplar olabilir ya da okumaktan zevk aldığınız şiirler. Belki de sizin en büyük kahramanınız müziktir. En büyük kahramanınız olabilecek şeylerin sınırı yoktur. Benimki de voleybol.

En büyük Kahramanımla nasıl tanıştım?

Ben 3. Sınıftayken babamın işi dolayısıyla Eskişehir’den Ankara’ya taşındık. Benim için kesinlikle eziyet gibiydi. Daha yaşım küçüktü ve 6 yıldır tanıdığım arkadaşlarımdan, evimden ve aşık olduğum şehrimden uzaklaşmak benim için gerçekten çok zor olmuştu.

Ankara’ya taşındığımız ilk sene annemler daha kolay adapte olayım ve biraz da sosyalleşeyim diye beni bir kursa yazdıracaklarını söylediler. Ben de basketbol oynamak istediğimi söyledim. Babam, uzun araştırmaları ve koskoca geçen 2 yılın ardından evimize yakın, gidebileceğim basketbol kursu bulamayınca annem işe el koymaya karar verdi ve beni bir voleybol kursuna yazdırdı. Başta gitmeyi hiç istememiştim ve bana bir eziyet gibi gelmişti. Ama aradan biraz zaman geçtikten sonra takım arkadaşlarıma ve antrenörüme alışmıştım. Tam artık keyif almaya başlıyorum derken babam gittiğim kulübü beğenmediğini, yaklaşık 1 yıldır gidiyor olmama rağmen teknik öğrenmek dışında pek bir ilerleme kaydedemediğimi söyleyerek beni o kulüpten aldı.

En büyük kahramanımdan uzaklaşmak zorunda kalınca…

Sorun gerçekten kulüpte miydi yoksa benim yazları antrenmanlara katılamayışımdan mı emin değilim ama antrenmanlara gitmeyi bıraktıktan sonra voleyboldan tekrar soğumuştum. Daha sonra gittiğim okuldaki beden eğitimi öğretmenimiz değişti ve yerine bir voleybol antrenörü geldi. Dersler sırasında oynayışımı gördü ve beni önce okul takımına aldı daha sonra da kendi çalıştığı kulübe çağırdı.

O kulübe geçtikten birkaç ay sonra ne yazık ki Aysun Hoca’nın yerine Volkan Koç ve Kerem Koç geldi.

En büyük kahramanımı gerçekten sevmeye başladığım zamanlar…

Volkan Koç ve Kerem Koç bizim takıma geldiklerinde en başta gerçekten ikisini de hiç sevmemiştim. İkisiyle de anlaşamıyordum ve mutsuz olmaya başlamıştım. Babama kulüpten ayrılmak istediğimi söylediğimde biraz daha zaman verirsem gerçekten onları sevebileceğimi söyledi. Ne yazıktır ki Kerem Koç biz daha ona alışamadan ayrılmak zorunda kaldı.

Ve babam her zamanki gibi haklı çıkmıştı Volkan Koç’a bir süre sonra çok alıştım. Antrenmandan sonra çekildiğimiz saçma öz çekimler – Volkan Koçun deyimiyle ‘’selfiyeler’’- sayesinde o artık benim için Volkan ağabey oldu.

Bize sadece spor konusunda değil herhangi bir sıkıntımızda da elinden geldiği kadar yardım etmeye çalışıyordu. Hep yanımızda olmaya çalıştı ve oynayışımıza kattıklarının yanı sıra sporcu karakterine sahip olmamızı sağladı.

Ve en önemlisi de bana voleybolu sevdirdi.

Voleybolun bana katkıları…

Aradan birkaç yıl geçtikten sonra Volkan Koç kulüp yönetimiyle anlaşmazlıklar yaşamaya başladı ve istifa etti. Biz de,‘’Üzerimizde emeğiniz büyük, biz sizin oyuncularınızız. Siz nereye biz oraya!’’ diyerek onun peşinden gittik.

İşte bu fotoğrafta gördüğünüz kızlar benim takım arkadaşlarım-takım arkadaşı demek ayıp olur, kız kardeşlerim.-

Her düştüğümde elimden tutup kaldıran, moralim bozuk olduğunda beni güldüren, heyecanlanıp ‘’araba farı görmüş tavşana’’ döndüğümde beni düzelten, beraber geçirdiğimiz zamanları değerli kılan, antrenmanlarda benimle beraber uyuyan, kondisyon yaptığımızda birlikte dırdırlandığım kız kardeşlerimi voleybol sayesinde kazandım.

Ve bütün saçmalıklarımı da kız kardeşlerimle yaptım.

Aynı zamanda, her zaman güçlü kalmayı, umutsuz bile olsan dışa yansıtmamayı, her ne olursa olsun devam etmeye çalışmayı, mücadele etmeyi, saygı duymayı, birlik olmayı, takım olmayı voleybolla öğrendim.

İŞTE BU YÜZDEN EN BÜYÜK KAHRAMANIM VOLEYBOL DİYEBİLİYORUM.

(Visited 123 times, 1 visits today)