Hayal ettiğim doğa harikası, yüksek dağlarla çevrili, cam berraklığındaki bir göldür. Gölde yansıyan dağ zirveleri, suyu adeta bir aynaya dönüştürür. Sabah güneşi doğarken dağların zirvesi altın sarısına bürünür ve bu ışık, suyun üzerinde ince ince titreşir. Göl kenarına doğru yürüyüp, serin rüzgarı hissederken, kuşların şarkıları ve yaprakların hışırtıları dışında hiçbir ses yoktur. Çevremdeki orman yemyeşil, gövdeleri büyük ağaçlarla doludur.
Öğleye doğru, gölün kenarına uzanıp etrafı izlerken içimdeki huzuru tamamen hissederim. Derin bir nefes alıp doğanın ritmine kapılırım. Gölün suyu o kadar berraktır ki balıkların yavaşça yüzdüğünü görmek mümkündür.
Günün sonunda, gün batımının renkleri gökyüzünde güzel bir tablo oluştururken ben de tüm bu doğa harikasının huzuru içinde kalırım. Zamanın nasıl geçtiğini anlamam. Limonatamı yanıma alır, keyfime bakardım. Bir de arkadaşlarımı davet edip eğlenirdim. Oranın yanında bir de villa olsa, her gece orada rahatça yatardım. Arkadaşlarla oturup kamp ateşinde hikayeler anlatıp atıştırmalık şeyler yemek çok güzel olurdu. Ben böyle hayal ettim gizli gölümü.