Normalliğin Tımarhanesi

Size göre “deli” olarak damgaladığımız insanlar aslında kimdir? Yani insanların deli olup olmadığına neye göre karar veririz? Herkes gibi olmayanlar deli midir?

Toplum “düzen” adı altında aslında herkesi aynı çizgide birleştirmekte ve bu çizgiye uymayanları ötekileştirmektedir. Anton Çehov da Altıncı Koğuş kitabında toplumun insanları kategorize etme eğilimi ve uymayanları “ötekileştirme” algısını özetlemiştir.

Altıncı Koğuş - Anton Çehov | Rehberlik Servisi

Başta kitap, deli olarak adlandırılan İvan Dmitriviç üzerine kurulu olacak sansam da sonrasında Doktor Andrey Yefimıç’ın üzerinden anlatılan toplum algıları üzerine kurulu olduğunu anladım. Doktorun “Hapishaneler ve tımarhaneler var olduğu sürece içinde birilerinin oturması gerekir. Siz değilse ben, ben değilse başka üçüncü biri elbet girecektir buralara.” demesi ardından toplumun insanları bir kalıba sokma ihtiyacının biraz daha farkına vardım. İnsanların en kolay kontrol altına alınan yerlerin tımarhaneler ve hapishaneler olması ve Çehov’un da bunlara dikkat çekmesi de gerçeği gözler önüne seriyor.

Anton Çehov'un Altıncı Koğuş hikâyesi

Doktorun başta herkes tarafından statüsü yüksek ve değerli bir insan olarak görülmesi fakat sonradan toplumun ötekileştirdiği kişilerle normal bir diyalog kurabildiği için onun da deli damgası yemesi üzerine insanların ona olan tavrının değişmesi de aslında buna bir kanıt. Ne yazık ki bu toplumsal yargıları değiştirmek o kadar da kolay değil. Sadece deli olarak görülen insanlarla iletişim kurması ve onlara normal bir muamelede bulunması bile doktorun bu normal çizgisinden atılmasına yetti. Diğer insanlardan biraz daha fazla sorgulama yaptıkları için deli olarak gösterilen İvan ve Andrey akıllı olmaları sebebiyle delilik kalıbına mahkûmdu.

Doktorun İvan ile olan sohbetleri, onların zaman içinde toplumdan nasıl giderek daha da uzaklaştığını fark etmemi sağladı. Başlarda felsefi kayıtsızlıktan bahseden Andrey düştüğü yanılgının farkına vardığında topluma hiç olmadığı kadar yabancılaştı ve artık herkesin söylediği her şey ona anlamsız ve boş gelmeye başladı.

“Dükkân sahibinin önünde hissettiğin utancın, değersiz Hobotov’un, Mihail Averyanıç’ın yorucu dostluğunun ne anlamı vardı ki? Bunların hepsi önemsiz ve saçmaydı.” demesinden de bu anlamı çıkarabiliriz.

 

Kısacası şunu söyleyebiliriz ki toplum normallik çerçevesi içine yerleştiremediği bireyleri kendini güvende tutmak gerekçesiyle ötekileştirir. Bu ötekileştirmeye mahkûm olan kişiler ise toplumdan giderek uzaklaşır ve en son bir yabancı haline gelirler. Aynı kitapta da geçtiği gibi “Toplum kendini suçlulardan, ruh hastalarından ve genel olarak rahatsız insanlardan korumak istediği zaman baş edilemez olur.” Çehov aslında sadece bir akıl hastanesi ve doktoru ele kalarak 68 sayfada toplum yargılarını olabilecek en iyi şekilde özetlemiştir.

(Visited 51 times, 1 visits today)