Puslu Gece

Saat gece 10’du. Her zamanki gibi ülkenin diğer ucunda yaşanan bir cinayeti incelemek için görevlendirilmişti ve şimdi de uçakla evine dönüyordu. Onun işi buydu. Ve ülkesinde bu işi yapan nadir kişilerden olduğu için her gün evinden binlerce kilometre uzaklara gidiyordu, cinayeti inceliyordu ve evine dönüyordu fakat bazen şanslıydı çünkü yaşadığı şehir için de görevlendirildiği olmuyor değildi.

Hava yağmurluydu, uçağın camından akan damlaları izlerken yolculuğu bitivermişti. Şaşırtıcı bir şekilde uçuşu normalden çok kısa sürmüştü. Saat 9’da başlayan uçuşu genellikle 11.30 civarında biterdi ancak saat daha 10.30’du ve uçuşu bitmişti. Uçaktan indi, hava pusluydu o yüzden görüş alanı kısıtlıydı. Bavulunu almak için uçaktan havalimanına doğru yürüyordu. Ancak, nedenini bilmediği bir sebepten dolayı farklı bir his vardı içinde. Anormal bir durum vardı ama ne olduğunu anlayamıyordu. Bavulunu bu düşünceler ile beklerken en sonunda bavulu geldi ve oradan uzaklaştı.

.

Neler olduğunu, neden farklı hissettiğini havalimanında yürürken tavana asılı olan tabelaya bakınca anladı. İşi bittiğinde o kadar yorgundu ki adı yaşadığı şehre çok benzeyen başka bir şehre bilet almıştı. Ve, kendi şehrine en erken bilet yarın öğlen 1’deydi. O yüzden bu gece orada kalmak zorundaydı.

Havalimanından çıktı ve en yakın otele bırakması için bir süre taksi aradı, havadaki pustan dolayı hiçbir şey göremiyordu, biraz daha aramaya devam etti ama ortalıkta hiçbir taksi yoktu. Adam, taksi bulamayınca sokakta gördüğü insanlara sormaya başladı nerede taksi olduğunu. Fakat, sorduğu herkes “Buralarda taksi bulamazsın, boşuna arama.” diyordu. Tam umutlarını kaybedecekken, 90’lı yaşlarda, ak ve gür sakallı bilge bir adam yanına yaklaştı ve ona uzun bir süredir onu izlediğini ve probleminin ne olduğunu merak ettiğini söyledi. Adam, bilge adama problemini söyledi. Bilge adam da bu şehirdeki tek otelin, şehrin diğer ucunda ve sadece yürüyerek ulaşabileceğini söyledi ve cümlesinin en sonunda da “Dikkat et evlat! Geceleri burası pek tekin değildir. Çok dikkatli ol.” diye ekledi. Adam ister istemez tedirgin olmuştu ancak tek çaresi o otele varmaktı. Ve, adam yola koyuldu. Yaklaşık yarım saat yürüyüşünün ardından şehir merkezine en sonunda ulaşmıştı. Ve oradaki yerel insanlardan otele yarım saat olduğunu öğrendi.

Ayaklarında derman kalmamıştı, dinlenmesi gerekiyordu. Gözüne ilişen bir banka hemen oturdu. Saat 11.30 olmuştu, planlarına göre 11.45 de banktan kalkacaktı ve 12.15 de otele varacaktı. Birden yanına, kısa boylu, hafif kilolu, kızıl saçlı yaşlı bir kadın yanaştı. Bu saatte burada ne aradığını sordu adama. Adam her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattı kadına. Bunları anlatırken planladığı harekete geçme saatini çoktan aştığını fark etmişti ancak biraz daha oturup dinlenmek istediği için bu ona bahane olmuştu. Başından geçenleri kadına anlattıktan sonra kadının yüzünde sevinç, şaşkınlık karışımı bir ifade belirmişti. 

Kadının bu tepkisinin ardından birbirleriyle bir süre öylece bakıştılar ve en sonunda kadının dili çözüldü. Kadın adama ucuz yırttığını söyledi. Adam, kadına nedenini sordu ve kadın da kendisinin karşısına çıkmasının adamın adına çok büyük bir şans olduğunu söyledi. Adam tekrardan nedenini sordu ve kadın, bilge görünümlü adamın bir yankesicilik çetesinin başı olduğunu ve turistleri tek otel şehrin öbür ucunda diyerek  kandırdığını ve o otelde turistler gece uyurken neyi var neyi yok çaldığını söyledi. Adam şok geçirmişti ama aklında halen bazı soru işaretleri vardı. Adam, kadına bilge adamın, otelini niye şehrin öbür ucuna yaptığını ve niye havalimanının önünde hiç taksi olmadığını sordu. Kadın; bilge adamın, uyurken insanların yorgunluktan uyanmaması ve böylece adamlarının kolayca yankesicilik yapabilmesi için oteli şehrin öbür ucuna inşa ettiğini ve taksicilere de havalimanına uğramaması için bir miktar para verdiğini söyledi. Adam, kadının anlattıklarının üzerine “İnanamıyorum. Gerçekten, ucuz kurtulmuşum!” dedi.

(Visited 57 times, 1 visits today)