Sadece Gülümse

Sevgili Claude Monet,

       Merhaba eski dostum , görüşmeyeli iyisindir umarım. Beni çizdikten sonra beni varlıklı üç kişilik bir aile aldı. Evin gösterişli bir girişi vardı saraya benziyordu resmen. İlk geldiğimden beri o kadar olay oldu ki anlatamam sana… En başta sana evdeki insanları tanıtayım. Onların adları: Sofia, Robert ve Stellaydı. Sofia Stella’nın annesi. Gördüğüm en sempatik , kollayıcı , sevecen ve pozitif insan olabilir. Her sabah ev işlerini halledip Stella’ya ve Robert’e kahvaltı yapıyor. Kahvaltısını yaptıktan sonra da Stella ile bir sürü oyunlar oynuyor oyunla işi bittikten sonra da Stella’nın dersleriyle uğraşıyor ve yatmadan once her gün kendisinin kurguladığı yeni bir  hikayelerinden birini anlatıyor. Stellayı yatırdıktan sonra beni izliyor ve gülümseyip yazdığı kitaba devam ediyor. Robert evin babası anladığım kadarıyla ama çok az görüyorum- sadece herkes yattıktan sonra Stella’nın ve Sofia’nın yanına geliyor onları kontrol ettikten sonra benim yanımdan geçip çalışma odasına gidiyor-. Sofia’nın aksine hiçbir zaman gülmüyor ve ailesiyle sadece sabahki oturdukları kahvaltıda Stella’nın akademik dersleri hakkında konuşuyor.  Stella ise aynı annesi gibi her zaman gülümseyen ve pozitif bir insana benziyor. Annesiyle vakit geçirirken gözünün içi gülüyor ama babasından korkuyor gibi çünkü babası odaya her  girdiğinde gözlerindeki ışık yavaş yavaş azalıyor.                                                                                                                                                                Ama bir gün bir şeyin ters olduğunu fark ettim. Sofia her dakika öksürmeye başlamıştı. Hasta gibiydi. Yüzü hala eskisi gibi gülse de olduğundan daha yorgun ve halsiz duruyordu. Stella da annesinde bir sorunun olduğunu fark edince cesaretini toplayıp babasıyla konuşmak için odasına girdi. Babası yine başından kalkmadığı işini yapıyordu ve ciddi bir ifadeyle Stella’ya ne olduğunu sordu. Stella da annesinin öksürdüğünü ve endişlenmeye başladığını söyledi. Babası ise grip olmuştur merak edilcek bir şey yok bunun için işimi bölme diye cevap verdi. Stella çok üzüldü. Birka gün sonra Stella koşarak annesinin yanına gitti ve uyandırmaya çalıştı. Annesini uyandırmak için çok uğraştı. Uyanmadığını görünce ellerinin, yüzünün çok soğuk olduğunu fark etti. Koşarak babasının yanına gitti ve annesinin u yanmadığını ağlayarak söyledi. Babası Sofia’nın yanına koştu ve malikanesine bir doktor çağırdı. Doktor geldikten sonra Sofia’nın yanına koştu ve yüz ifadesi düştü. Robert’i yanına çağırdı ve Sofia’nın uykusunda hayatını kaybettiğini söyledi. Robert’i ilk defa gözleri dolmuş ve ağlarken gördükten sonra Stella içeri girdi ve annesinin öldüğünü öğrendi. O günden sonra Stella’nın güzel yüzü soldu ve hiç gülmez oldu. Bir süre  Stella odasından çıkmadı. Robert de herhalde bu durumu fark edip Stellanın yanına -annesinin ölümünden 1 hafta sonra- konuşmaya gitti. ‘’Sofia ve senle işime kendimi kaptırıp hiç vakit geçirmediğim için özür dilerim biliyorum bu dediklerim bir şey değiştirmiyecek ama en azından sen de benim yaptığım hatayı yapma ve hayatını  somurtarak geçirme.’’ dedi. O günden sonra Stella eskiden annesiyle yaptığı rutini babasıyla yapmaya başladı ve hep babasıyla vakit geçirmeye başladı. Robert ise artık daha sık gülüyor ve her gün Stella ile beni izliyor ve dua ediyorlardı, sanırım beni Sofia’ya benzetiyorlardı.                                Şu an Stellayla birlikte kitap okuyorlar ve her ne kadar Sofia’nın hayatını kaybetmesine üzülsem de bir yandan Robert’in hayata bakış açısının değişmesine ve daha fazla gülümsemeye çalışmasına mutlu oluyorum Bazen bir trajedi insanları birbirlerinden uzaklaştırdığı gibi çok daha yakınlaştırabiliyor. Yeni bir olay olursa yazarım kendine iyi bak ve her zaman gülümse…

(Visited 9 times, 1 visits today)