Sessiz Adımlar, Kaybolan Duygular

Ankara’nın soğuk ayazını yemiş bir gecede, arkadaşlarımın yanında, kalabalık ama kendi kafamın içinde yalnız bir akşamda, hep geldiğimiz parklardan birinde oturuyorduk. Kafamı kurcalayan düşünceler, bu kalabalığın içinde kendimi huzursuz hissetmeme neden oluyordu. Daha bir iki ay öncesine kadar burada ne çok eğleniyordum. Tek derdim kendimi mutlu edecek şeyler yapmaktı, başkalarının düşüncelerini hiç umursamamak… Son aylarda üzerime çöken bu yorgunluk sadece bir ay değil, birçok yıl geçmiş gibi hissettiriyordu.

Aslında hem şehrin ortasında hem de sakin bir parkta arkadaşlarım şen şakrak gülüyor, kimisi benim gibi uzaklara dalmış bir şeyler düşünüyordu. Beş-altı tane çardağın bulunduğu, orta alanında küçük boş bir süs havuzunun olduğu, çocukların birkaç sene öncesine kadar oyunlar oynayabileceği ama şu anda oyun oynayacak yerlerin çürüdüğü; salıncak, kaydırak namına hiçbir şeyin kalmadığı bu parkta kim bilir ne hayaller bitmiş ne hayaller başlamıştır…

Yavaş yavaş Ankara’nın en merkezi yerine doğru ilerlemeye başladık. Hâlâ gülen yüzlerin çoğuna yorgunluk ve mayhoşluk eklenmişti. Bir kısım hâlâ aynı neşesini kocaman sırıtışlarla koruyordu. En sevdiğimiz restorana bir sokak kala, bazı hayallerimi gömdüğüm köşede bir grup oturuyordu. Bizimkiler büyük ihtimalle burada neler olup bittiğini umursamıyor, kendi eğlencelerini daha çok hatırlıyordu. Neyse, kenarında hepimizin isimlerini kazıdığımız bu saçma yer önemsiz zaten. Muhtemelen kim olduğumuzu bilmeyen, iki tane karşılıklı bankın olduğu yerde oturan iki çift gözle bakıştım. O iki çift göz diğerlerinin aksine beni tanıyordu. Telaşa kapıldım. O an, sanki içimi okumuş gibi bankın kenarına kazıdığım kısa şiirlere baktı. Okudu. Okudu ve sonra bir kısımda iyice durgunlaştı. Bana bakıyordu ki bizi tanıyan usta, sesli bir şekilde adımı seslendi. Çocukla aynı anda ustaya baktım ve hızla içeri girdim.

Mekâna girer girmez içimi ısıtan atmosfer bütün modumu değiştirdi. En fazla on masanın bulunduğu küçük dükkân, her geldiğimde beni mutlu ederdi. Mutfak kısmına yakın olan tuvalete kalkmak için arkadaşlarıma seslendim, birkaç kişiden onay mırıltıları çıktı. Sakin bir şekilde ellerimi yıkamaya giderken ustamız bana seslendi. Mutfak kısmına geçip hemen yanına gittim. Poğaçalarına bayıldığım fırın kısmını incelerken usta bana son günlerde burada yaşadıklarını anlatıyordu. Herkesten çok güvendiğim bu adamla kısaca dertleştik ve bizim için gecenin bu saatinde çalıştığı fırından bir poğaça ikram etti. Tam muhabbete dalmış, poğaçamdan ısırırken dışarıda gördüğüm o çocuk mutfağın kapısında belirdi. Yediğim az kalsın elimden düşecekken farkında değilmişim gibi yapmaya devam ettim.

Poğaçamı ısırırken, ona yazdığım şiiri okuyan ama şu an görmezden gelmem gereken kişi yanıma oturdu. Galiba usta ile sadece ben o kadar samimi değilmişim. Usta da her şeyin farkındaymış gibiydi. Ben poğaçamı tırtıklamaya devam ederken yukarıda varlığını unuttuğum arkadaşlarım çay istedi ve usta, çaktırmadan kalkıp bizi yalnız bıraktı. Elimdekini bıraktım, her bir duvarında resmettiğimiz çizimlerle kaplı merdivenlerden çıktım. Kapıyı açar açmaz çıkan ses ve yüzüme vuran soğuk, bedenimi titretti. Cızırdayan sokak lambalarının eşliğinde en sevmediğim banka geri döndüm.

Tam karşımda kalan kütüphanenin ışıkları yanıyordu. İçimi ısıtan başka bir yer daha. Kafamı dağıtmak için kütüphaneye yürüdüm. İçeri girer girmez, yanından kalktığım çocuğun girişte olduğunu ve elinde de kafamı her dağıtmak istediğimde okuduğum kitabı tuttuğunu gördüm. Yanıma yaklaştı, elimi tuttu. Çekmedim elimi elinden.

Beraber, hiç konuşmadan parlayan caddeye çıktık. Buram buram süt mısır ve kestane kokan sahilden yürümeye başladık. Biliyordum, elindeki kitap benim için okuyup notlar yazdığı kitaptı. Demek hâlâ yanında taşıyordu. Maalesef ki ben de aynı şekilde yanımda taşıyordum onun kitabını. Denize nazır, ışık alan bir bank bulup oturduk ve kitaplarımızı okumaya başladık. Artık güneş ağarmaya başlarken yazdığım yeni şiiri eline tutuşturdum. Son kez, karşımdaki manzarayla aynı renkte olan gözlerine baktım ve kalkıp orman arasındaki evime yürümeye başladım.

(Visited 11 times, 1 visits today)