Sıradan Bir Hafta Sonu

Yoğun bir ofis gününün sonunda yatağıma kavuştuğum için mutluluk ve rahatlama duyuyordum. Yorucu bir hafta içinin sonunda; uzun olacak gibi gözüken hafta sonunun sıcaklığıyla resmen kendimi itercesine yatağıma kavuşmuştum. Kim bilebilirdi cumartesi sabahı kalktığım vakit salondaki o tozlu piyanoyu sanki onu yıllardır tanıyormuşçasına ezgi ile doldurabileceğimi; tellerinden yeni besteler oluşturup salonumu melodilerin ışığıyla parlatabileceğimi? Şahsen ben bilmiyordum, başıma hiç gelmemiş bir şey olsaydı ve sizler, değerli okuyucularım, bana böyle bir olayı anlatıyor olsaydınız kesinlikle birkaç vidanızı yitirdiğinizi düşünüyor olurdum. Ama sözlerim ve başımdan geçen olaylar, her sabah doğan Güneş’in varlığı kadar somut ve gerçek. Yaşadığım gerçeküstü sanılabilecek olayı sizlere yeniden sunmama izin verin, böylelikle hem kendimi tatmin etmiş olur hem de okuyucuma inanabileceği somut delilleri altın bir tabak ile sunmuş olurum.

 

Açık ve dürüst olmam gerekirse bu mucizevi denilebilecek olay gayet normal bir günün sabahında gerçekleşmeyi seçti. Gözlerimi Dünya üzerindeki diğer insanlar gibi normal bir biçimde açtım, kesinlikle kulağıma insanüstü bir varlık fısıldamadı veya ışık hüzmeli bir melek bana yaklaşıp bu yeteneği bahşetmedi. Ancak bir ihtimal Franz Liszt’in ruhumu ele geçirmesi sebebiyle başımdan geçen olayların mümkün olabileceği savunulabilir, en azından ziyaret ettiğim birkaç şaman tarafından. Her şey bir yana, olay tamamen benim aile yadigarı piyano başına oturmam ve ezgilerin dans etmeye başladığı eserleri hiç tereddüt etmeden başarı ile çalabilmemdir. Hissettiklerim ve yaşadıklarım kesinlikle normal değil, piyano başında oturduğum vakit ne olduğunu dahi açıklayamıyorum; bu parçaların neden ezberimde olduğu ise belki de küçüklüğümden beri bu eserlere ailem tarafından maruz bırakılmamla açıklanabilir. Lakin yaşadığım bu olayların nasıl gerçekleştiğinden kesinlikle emin değilim.

 

Dürüst olmam gerekirse Franz Liszt’in ruhumu ele geçirdiğine dayanan sava inanmak istiyorum çünkü başımdan geçen olayların bilimsel bir vakaya bağlı olamayacağını bizzat ziyaret ettiğim onlarca doktor tarafından dinledim. Bana bahşedilen bu müzik becerisine haftalardır sahibim ve eğer bu yetenek ile ne yapacağımı sormaya yelteniyorsanız lütfen hiç enerjinizi israf etmeyin, çünkü inanın ki hiçbir fikrim yok. Bir fikrim olmasını dilerdim ama yok, hayatımın geri kalanında sadece salonumdaki tozlu piyanoyu çalma fikri bir bakımdan hoşuma gidiyor çünkü eğer olur da topluma bu yeteneğimden bahsedersem laboratuvarlarda, deney fareleri ile takas yapılabileceğimden endişe duyuyorum. 

 

Değerli okuyucularım, başımdan geçenler her ne kadar bir lütuf gibi gözükse bile başıma gelenler sadece normal hayatımın daha da karmaşıklaşmasına sebep oldu. Hatta sadece aklımın işleyiş tarzını değil hayata olan bakış açımı da değiştirdi, lakin hayatımdaki hiç bir vakitte böyle bir yeteneğe maruz bırakılmadığım için hayatımı tamamen bu yeteneğime adamamın mantıksız olacağını düşünüyorum. İçerisinde bulunduğum tren hâlâ sorunsuz ilerliyor, ben bu özelliği bana sunulan ve sıkıcı hayatıma zevk katmak için var olan bir ray olarak değerlendireceğim. Kesinlikle hayatımı bu özelliğimin üzerine kurmayacağım, eğer kurarsam önceki hayatımı da benliğim ile kaybedeceğimden korkuyorum. Uzun lafın kısası, bu yeteneğim ile salondaki piyanonun artık tozlu olmayacağına seviniyorum ayrıca odamdaki ezgilerin bana gösterdiği bu yeni yolu takdir etmeye çalışacak ve hayatımın tamamını etkilemeyeceğinden emin olarak ona renk katmasına izin vereceğim. Yani değerli okuyucularım, gerçekten gelecek hafta sonumu hiçbir sorun yaşamadan rahat bir biçimde geçirmek istiyorum.

 

(Visited 20 times, 1 visits today)