Soluk Mavi Nokta

Uzay denilince ne düşünüyorsunuz? Sınırsız bir boşluk, üç boyutlu ve ucu bucağı olmayan bir alan veya zaman ve yer çekimi sayesinde belirli yasalar etrafında oluşan bir boyut mu geliyor aklınıza? Aslında üçüne de yanlış diyemeyiz çünkü uzay hakkında çok az şey biliyoruz ancak bir şey kesin; uzay devasa. Yaşadığımız gezegen -Dünya- Samanyolu galaksisinin Orion kolunda bulunuyor ve diğer yedi gezegen gibi yıldızımız olan Güneş’in etrafında dolanıyor. Bu sekiz gezegen arasında bize en yakın bulunan gezegen Merkür’dür, en yakın gök cismi ise uydumuz, Ay’dır. Peki, Ay bize tam olarak ne kadar yakın? Çoğu insanın düşündüğünün aksine Ay aslında dünyaya o kadar da yakın değil. Ay ve Dünya’nın arası 384,400 kilometredir. Kulağa o kadar uzak gelmiyor olabilir ama bu mesafenin arasına güneş sistemindeki bütün gezegenler veya 30 tane dünya sığdırılabilir. Kendinizi henüz yeterince küçük hissetmediniz mi? Daha yeni başlıyoruz.

5 Eylül 1977’de Amerika’nın Florida eyaletinden güneş sistemini ve güneş sisteminin ötesini araştırmak için uzaya fırlatılan Voyager 1, o tarihten günümüze 23.5 milyar kilometre kat ederek bizim henüz ayak basmadığımız gezegenlerin yakınından geçip bizim için görüntüler aldı. Voyager, 14 Şubat 1990 tarihinden itibaren Dünya’dan o kadar uzaklaşmıştı ki artık ondan haber alamaz olduk. Sinyali kesilmeden önce son bir kez arkasını dönüp bu fotoğrafı çekti. Soluk, mavi bir nokta olarak adlandırılan bu fotoğraf 6.4 milyar kilometre öteden çekilmiş. Neredeyse görünemeyecek kadar küçük olmamız gerçekten korkutucu. Carl Sagan, önerisi üzerine çekilen bu fotoğraf hakkında diyor ki ‘’O noktaya bir daha bakın. Orası ev, orası biziz. Üzerinde sevdiğiniz, tanıdığınız, var olmuş her insan hayatını yaşamış ve yaşamaya devam ediyor. Sevinç ve ıstırabımızın toplamı, binlerce kendine güvenen din, ideoloji ve ekonomik doktrin, her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve her korkak her medeniyet yaratıcısı ve her yok edici, her kral ve köylü, her aşık genç çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit ve kaşif, her öğretmen, her yozlaşmış politikacı, her yüce lider, türümüzün tarihindeki her aziz ve günahkar orda yaşadı—güneş ışınında asılı kalmış bir toz zerreciğinde.’’

Voyager içinde altın bir plak bulunduruyor. Bu plağın kapağında sağ alt köşede evrende en sık görülen hidrojen atomunun özel bir evredeki değişimi gösteriliyor. Bu plak, gelişmiş bir topluluğun eline ulaşır ise moleküller arası bağın 21 santimetre olduğunu ve bu uzunluğun astronomların galaksilerin haritalarını çıkarmak için kullandıkları 1420 megahertz radyo dalgalarına tekabül ettiğini rahatlıkla anlayabilirler. Bu sonuca ulaştıktan sonra 1420 megahertz, plağın üzerindeki diğer semboller için standart birim haline geliyor. Sol alt köşeye baktığımızda bir Pulsar haritası görüyoruz. Bu haritanın amacı üzerindeki ikili kod sistemi ve radyo dalgaları ile Dünya’nın belirli yıldızlara uzaklığı ve kendi konumunu vermektir. Sol üst köşeye baktığımızda ise yine radyo dalgaları ve ikili kod sistemi ile plakçaların dönmesi gereken hız tespit edilebiliyor. Eğer uzaylılar bu noktaya kadar her şeyi anladılar ise plağı plakçalara yerleştirip içindeki 55 dilde selamlaşma, çeşitli müzikler, doğaya ait deniz ve rüzgâr gibi sesleri duyabilecekler. Son olarak sağ üst köşede plağın arka tarafı için talimatlar bulunuyor. Plağın arka tarafını dinlediğimizde aslında sadece cızırtılar duyuluyor ama resimde gösterildiği gibi bu seslerin grafiğini çıkartırsak içinde insan anatomisi ve bazı matematiksel denklemlerin de bulunduğu 115 resim ortaya çıkıyor. Plağın kapağına geri dönecek olursak bir çember resmi gözüküyor. Bu aslında plağın arka tarafındaki cızırtılar deşifre edildiğinde ortaya çıkacak ilk resim. Böylelikle uzaylılar ilk olarak kapaktaki çember resminin aynısını deşifre ederlerse doğru yolda olduklarını anlayacaklardır.

İşte bunların hepsi ile birlikte hiçliğe doğru yola çıktı Voyager. Belki milyarlarca yıl yalnız kalacak, belki de hiçbir zaman gelişmiş bir uzaylı topluluğuna bizim mesajımızı ulaştıramayacak veya mesaj birilerine ulaştığı zaman insan ırkının, dünyanın sonu gelmiş olacak. Ama şimdilik bunu bilmenin bir ihtimali yok. Kim bilir, belki uzaylılar bize doğru bir mesaj yolladı bile. Ancak uzayın büyüklüğünü göz önünde bulundurduğumuzda bu mesaj bize ışık hızında ulaşsa bile trilyonlarca yıl sürer çünkü ışık bile evrenin büyüklüğüne yetişemiyor.

Evrende dünyadaki toplam kum tanelerinden daha fazla yıldız var, yıldız başına ise ortalama 10 gezegen var. Sadece Samanyolunda 500 milyon Dünya benzeri yaşanılabilir gezegen bulunuyor ve gözlemlenebilir evrende yaklaşık 2 trilyon galaksi var. Gerçekten bu ihtimaller karşısında biz yalnız mıyız? Voyager yalnız mı? Uzayda yaşam varsa bile belki de evrenin büyüklüğünden dolayı hiçbir zaman o kadar uzağa gidemeyeceğiz. Belki biz asla gidemesek bile Voyager gidecek. Belki bizim gibi yalnız olduklarını düşünen toplumlara varlığımızı haberdar edeceğiz.  Kim bilir, belki Dünya yok olduktan sonra bizden geriye kalan tek iz uzayda ilerleyen Voyager’ın taşıdığı altın plak olacak.

 

 

KAYNAKÇA:

https://www.planetary.org/worlds/pale-blue-dot

https://voyager.jpl.nasa.gov/

https://scaleofuniverse.com/

https: //youtu.be/FkQWpQd9Zdo

(Visited 52 times, 1 visits today)