Süs Değil Canlı

Hayvan hakları, insan harici hayvanların tümünün ya da bir kısmının kendilerine ait bir özerkliğe sahip oldukları ve acıdan kaçınma gibi temel çıkarlarının tıpkı insanların temel çıkarlarının korunduğu gibi korunması gerektiğini savunan fikirdir. Hayvan hakları kavramı, insan harici hayvanların insan amaçlarına uygun düştüğü biçimde kullanılabilecek birer eşya olmadığı, kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak muamele görmeleri gerektiği anlamına gelir[1]. Pratikte bu,hayvanların insancıl muamele görmelerinin gerekli olması anlamına gelebileceği gibi, hayvanların tibbi ve kozmetik deneylerde kullanılmasının, eti ya da derisi için öldürülmesinin, eğlence için avlanmasının ve hayvancılık sektöründe hammadde ya da kaynak olarak kullanılmalarının hayvan hakkı ihlalleri olarak tanımlanması anlamına gelecektir.[2]Hayvan hakları savunucuları, bir türe -insan türüne- mensup olmanın tek başına ahlaki değerlendirmenin temeli olamayacağını öne sürerek, insan harici hayvanları ahlaki değerlendirmenin dışında bırakan önyargılı bakış açısını türcülük olarak adlandırmaktadır.Hayvan hakları kavramı, hayvanların insanlar tarafından kullanım şartlarında iyileştirmelere ve yasal bazı düzenlemelere gidilmesini öneren hayvan refahı kavramıyla karıştırılmamalıdır.

Hayvan severlerin uzun zamandır beklediği 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu yeni haliyle yürürlüğe girdi. Başta hayvanlara yönelik her türlü saldırıya getirilen hapis ve para cezaları olmak üzere birçok konuda yeni düzenlemeler içeren kanun beklenildiği gibi meclisten onayı aldı.

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan düzenlemede, hayvanların “süs” olarak değerlendirilmesi etik olmadığından Kanun metninde yer alan “süs” ibareleri çıkarıldı.
Türk Ceza Kanunu’nun “Mala Zarar Verme” başlıklı 151’inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında sahipli hayvanlar mal olarak değerlendirilmekte idi. Yeni düzenleme ile hayvanların da can taşıdıkları göz önünde bulundurularak Türk Ceza Kanunu’nun 151’inci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırıldı ve hayvanlar “mal” statüsünden çıkarıldı.
5199 sayılı Kanundaki “ev hayvanı” tanımı gerçek kişiler yanında tüzel kişilerin sahipliğinde bulunan hayvanlar da dâhil edilmek suretiyle kapsam genişletildi. Bunun gibi birçok yasa daha yürürlüğe girdi.
Bu yenilenmenin asıl amaçlarından biri ise Hayvanları Koruma Kanunu’nun “Hayvan Hakları Kanunu” adını almasıydı bu sayede artık insanlar hayvanları bir obje değil birer canlı olarak görebilmelerine katkıda bulunacaktı.

Hayvan hakları, insan harici hayvanların tümünün ya da bir kısmının kendilerine ait bir özerkliğe sahip oldukları ve acıdan kaçınma gibi temel çıkarlarının tıpkı insanların temel çıkarlarının korunduğu gibi korunması gerektiğini savunan fikirdir. Hayvan hakları kavramı, insan harici hayvanların insan amaçlarına uygun düştüğü biçimde kullanılabilecek birer eşya olmadığı, kendi arzuları ve ihtiyaçları olan bireyler olarak muamele görmeleri gerektiği anlamına gelir[1]. Pratikte bu,hayvanların insancıl muamele görmelerinin gerekli olması anlamına gelebileceği gibi, hayvanların tibbi ve kozmetik deneylerde kullanılmasının, eti ya da derisi için öldürülmesinin, eğlence için avlanmasının ve hayvancılık sektöründe hammadde ya da kaynak olarak kullanılmalarının hayvan hakkı ihlalleri olarak tanımlanması anlamına gelecektir.[2]Hayvan hakları savunucuları, bir türe -insan türüne- mensup olmanın tek başına ahlaki değerlendirmenin temeli olamayacağını öne sürerek, insan harici hayvanları ahlaki değerlendirmenin dışında bırakan önyargılı bakış açısını türcülük olarak adlandırmaktadır.Hayvan hakları kavramı, hayvanların insanlar tarafından kullanım şartlarında iyileştirmelere ve yasal bazı düzenlemelere gidilmesini öneren hayvan refahı kavramıyla karıştırılmamalıdır.

Hayvan severlerin uzun zamandır beklediği 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu yeni haliyle yürürlüğe girdi. Başta hayvanlara yönelik her türlü saldırıya getirilen hapis ve para cezaları olmak üzere birçok konuda yeni düzenlemeler içeren kanun beklenildiği gibi meclisten onayı aldı.

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan düzenlemede, hayvanların “süs” olarak değerlendirilmesi etik olmadığından Kanun metninde yer alan “süs” ibareleri çıkarıldı.
Türk Ceza Kanunu’nun “Mala Zarar Verme” başlıklı 151’inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında sahipli hayvanlar mal olarak değerlendirilmekte idi. Yeni düzenleme ile hayvanların da can taşıdıkları göz önünde bulundurularak Türk Ceza Kanunu’nun 151’inci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırıldı ve hayvanlar “mal” statüsünden çıkarıldı.
5199 sayılı Kanundaki “ev hayvanı” tanımı gerçek kişiler yanında tüzel kişilerin sahipliğinde bulunan hayvanlar da dâhil edilmek suretiyle kapsam genişletildi. Bunun gibi birçok yasa daha yürürlüğe girdi.
Bu yenilenmenin asıl amaçlarından biri ise Hayvanları Koruma Kanunu’nun “Hayvan Hakları Kanunu” adını almasıydı bu sayede artık insanlar hayvanları bir obje değil birer canlı olarak görebilmelerine katkıda bulunacaktı.
(Visited 15 times, 1 visits today)