Günlerden pazartesiydi ve ben olucak şeylerden habersiz her zamanki gibi yine sütlü kahvemi yudumlayarak kitap okuyordum cam kenarında. Duygularımı anlayabildiğim tek zaman kitap okuduğum zamandı. Çünkü kendimi ifade etmeyi pek seven biri değildim hani mesela bir arkadaşımın bir hareketine bozuldum diyelim, bunu ona söylemez kendi kendime onu affedene kadar ondan biraz uzak durur sonrasında da hiçbir şey olmamış gibi davranırdım. Birinin beni anlayabileceğini düşünmüyordum çünkü her şeyi fazla düşünen, fazla takan biriydim. Normal bir kelimeden bile 10 farklı anlam çıkartabilirdim. Ama onla tanıştığımda her şey değişmişti.
O farklıydı. Onda herkeste olmayan bir şey vardı ilgimi çeken, ne olduğunu hala çözememiştim ama onun yanında olmak bile yetiyordu. Yanında güvenliydim, her şey yolundaydı. Duygularımı saklamama gerek kalmıyordu çünkü hiçbir zaman bana saçmalıyormuşum gibi bakmaz, tam tersine kendisini benim yerime koyup değerlendirdi. Beni anlıyordu ve işin garip yani içimde sanki onu tanıyormuşum gibi bir his vardı. Arkadaşlığımızın nasıl başladığına gelirsek, ondan ben de pek emin değilim. Her şey bi anda oldu, sanki rüya gibiydi. Etkisinden hala çıkamamıştım gerçek olduğundan da hala emin değilim.
2.dönemin ilk haftasıydı ve hoca bizi biyoloji projesi yapmamız için eş olarak seçmişti. Sınıfın arkasında oturan bu sessiz, çekingen çocukla olma konusunda çok heyecanlı olduğum söylenemezdi. Dışardan popüler ve umursamaz gibi biri gözükebilirdim ama içten içe notlar benim her şeyimdi. Gelecekte hayallerimi gerçekleştirmek için elimden gelen her şeyi yapıyordum. Şu ana kadar 3 tane sosyal projelere katılmıştım ve derslerden zaman buldukça yaşlı bakım evlerine gidip yaşlılara kitap okuyordum. Her neyse o sessiz çocuğun adı ‘Meriç’. Projeyi yapmak için beni evine çağırmıştı. Bana attığı konuma gelince hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaştım. Meriçle komşu sayılırdık. Annem arabayı sürerken kitap okuduğum için yol bana uzun gibi gelmişti ama aslında gittiğimiz yol 3-4 km den fazla değildi. Bu kadar yakın oturmamıza şaşırırken ben, kapıdan çıkıp beni karşıladı. Ev o kadar hoşuma gitmişti ki. Eğer hayalimdeki evi yapıyor olsam bundan fazla olmazdı ama içimde hala garip bir his vardı. Burası çok tanıdıktı. Sanki buraya gelmiştim ben. Evin içine girdikçe daha kötü hissediyordum. Girişin yanındaki masanın üstündeki çerçevelere gözüm takılmıştı. Aynısını bizim evde gördüğüme yemin edebilirdin. Salondaki tabloyu görünce her şeyi hatırladım. Ben çocukken buraya gelmiştim ve tam şuan durduğum noktada babamdan alınmıştım zorla. Yani Meriç benim kardeşim miydi şimdi? Babamın annemi ben doğmadan önce aldattığını biliyordum ama başka çocuğu olduğunu bilmiyordum. Yaşadığım şoku daha atlatamadan Meriç durumu açıklamaya başladı ama dinlemek istemiyordum. Bunca zaman bana hiçbir şey dememişti ve üvey kardeşi olduğumu bildiği halde. Belki de hocadan bizi eşlemesini o istemişti. Belki annem de bu işin içindeydi. Artık hiçbir şeyi bilmiyordum sadece bir an önce buradan çıkmam gerekliydi.