Kazılmayan Siper

20. yüzyılın getirilerinden olan internet artık telefonumuzda, bilgilere erişimimiz sadece bir parmak hareketi kadar ilerde. İnternet ile ortaya çıkan ‘web sitesi’, ‘sosyal medya’ gibi kavramlar aslında o kadar da eski değildir bizlere. Bu yeni sisteme kendimizi çok iyi adapte etmiş olsak da bizler, özgürce yaşayıp paylaşabildiğimiz bu platformların getirdikleri sorumlulukların ve uyulması gereken kuralların fakında bile değiliz, maalesef.

Diyelim ki gezdiğiniz yerleri tanıtan ve oraları yorumladığınız bir blog sayfanız var. Ama isminizi açık bir şekilde belli etmek istemiyorsunuz, ya anonim kullanıyorsunuz ya da sadece ilk adınızı. Düşüncelerinizi başka insanlarla paylaşmak, hem de gezdiğiniz yerlerin detaylarını unutmamak, belki de çektiğiniz fotoğrafları saklamak için kullanıyorsunuz bu sayfayı. Birkaç ay geçtikten sonra belirli bir kitleye hitap ettiğinizi anlıyorsunuz çünkü takipçi sayınız artmış ve geri yorum yazanların sayısı da bir hayli çoğalmıştır. Bundan sonra yazdıklarınıza ve paylaştıklarınıza daha çok dikkat ediyorsunuz çünkü tek bir yanlış kelime kullanımında olabileceklerin bilincinde olan bir bireysiniz. Bu bilince sahip olmanız sizi rahatlatıyor çünkü başınıza bir şey gelmeyeceğini biliyorsunuz. Şimdi ise hikâyemizde biraz değişiklik yapalım. Anonim bir sosyal medya kullanıcısısınız. Bazı web sitelerine de kayıtlısınız ancak hiçbir kişisel bilginiz kayıtlı değil. Anonim olduğunuza güvenerekten kafanıza göre insanlarla alakalı paylaşımlar yapıp, onlar hakkında ileri geri konuşuyorsunuz. Yaptığınız yorumlardan bazıları yayılıyor ve büyük tepki topluyor sosyal medyada, bilirsiniz sosyal medyada her şey normal medyaya göre daha hızlı ve daha kontrolsüz biçimde yayılır. Sırf bir şahıs veya bir olay hakkında kullandığınız bir cümle sizin gelecek hayatınızı etkileyebilir, bu belki siyasi bir paylaşım olur belki kültürel belki de sadece sevmediğiniz bir şey. Her şey sizin üslubunuza bakar bir noktadan sonra.

in

Her insana tanınmış haklardan biri olan özgürlük detaylandırıldığında düşünce, kanaat ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü gibi birçok alt dala sahiptir. Ancak hepimizin küçüklükten beri kulağının aşina olduğu o söz bizleri bazen kısıtlayabilmektedir: Bir kişinin özgürlüğü başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter. Günlük hayatımızda gözle görünür vakalarda yani somut olan olaylarda bu kanunlar geçerli ve oldukça ciddidir. Fakat soyut bir ortama geçince insanların bilinçaltlarında oluşan algı sanki onların her şeyi yapabileceklerini onlara empoze etmektedir. Bakıldığında soyut ortamda yapılan suçlar için yaptırımlar olsa da bu yaptırımlar sosyal medya ayaklanmadıkça veya tanınmış birinin başına gelmedikçe hiç sayılmaktadır. Peki neden? Çocuklara verilmemiş olan sosyal medya dersleri veya çocukların ailelerinin bu konulara dikkat çekmemesi bazı nedenler olabilir ama sadece söylemekle yetinilmemelidir.

İnsanların kendi kendilerine bazı karalara varmaları gerekmektedir. Örneğin, gerçek hayatta birisine kurmayacağınız bir cümleyi ne de olsa sanaldan yazıyorum bir şey olmaz diyerekten yazılması çok acınasıdır çünkü bu olay tam da yeni çıkmış olan bir terimin karşılığıdır: ’Klavye Delikanlılığı’. Gerçek hayatta cesaret edip yapamayacağınız şeyleri sanal ortamda yazmak veya yapmak tam acizliktir. Başka insanların haklarını ihlal eden birçok kişi bu ihlalin farkında bile değillerdir. Çok basit kurallar ile sağlam bir temel üstüne kurulabilecek olan bu sanal yaşam alanı dünya üzerindeki 8 milyar insan için de faydalı olacaktır.

 

(Visited 44 times, 1 visits today)