Tam Konuşmama Başlayacaktım Ki…

Bir yaz günü İzmir’deki yazlığımızda sıkılmış bir şekilde salıncakta sallanıyordum. Düşünüyordum, düşünüyordum ancak ne yapacağımı bir türlü bulamıyordum. Sonra babamla parka gittik ve onunla top oynamaya başladık. Top oynarken babam tam pas verecekken ayağı bir şeye takıldı. Babamın kalkmasına yardım ettim. Sonra babama ‘Nasıl düştün?’ diye sordum. Babam da ‘Ayağım buradaki dışı kağıt ile kaplamalı taşa takıldı.’ diye sorumu yanıtladı. Babamla meraktan kağıdı açtık ve içinde Karayip Korsanları’nın hazinesinin haritası bulunuyordu. Söylentilere göre bu hazinenin değeri 100 milyar $’mış. Eve gidip hemen bu haritayı amcama, Cansu Ablama, abime ve babaanneme gösterdik. Hepsinin ağzı açık kaldı. Hep bir ağızdan bu haritayı nereden bulduğumuzu sordular. Biz onları meraktan çatlatmadan hemencecik yaşanan olayı anlattık. Abim ‘Bu haritayı ne yapacağız?’ diye sordu. Sırayla hepimiz kendi fikrimizi söyledik. Herkes bir tekne kiralayıp hazineye ulaşmak istiyordu.
Ertesi gün erkenden sahile doğru yürümeye başladık. Teknelerin kiralandığı bölge epey bir uzaktaydı. Ancak hiçbirimiz motivasyonumuzu kaybetmemiştik. Çünkü hazineye kavuştuğumuzda olacak şeyleri düşünürken yol hemencecik bitti. Tekneyi kiraladığımızda ben yelken direğine geçmiştim. Babam kaptan köşküne geçti. Babaannem tekneyi kolaçan eden kişiydi. Abim kaptan yardımcısı bölgesine, amcam ve Cansu Ablam da güverteye geçmişti. Abim hepimize nerelerden geçeceğimiz hakkında bilgi verirken ben hemen araya girdim ve ‘Şuradaki yunus sürüsüne bakın!’ dedim. Gerçekten büyüleyici bir görüntüsü vardı. Yunus sürüsüne baktıktan sonra abim anlatmaya devam etti. Gerçekten haritadaki yerleri gördüğümüzde hepimizin yediği içtiği şey ağzımıza gelmişti. Ancak babam ’Ne olursa olsun biz bir aileyiz. Biz birçok zorluğu aştık bunu da aşarız.’ deyip hepimizin motivasyonunu yerine getirmişti. İlk engel olarak Pirana Geçidi’ni geçmemiz gerekiyordu. Babam ‘Fikri olan var mı?’ diye sordu. Babaannem hemen cevapladı: ‘Hızlı manevralar yaparak piranaları geçebiliriz.’ dedi. Hızlı manevralar yapmak fikri hepimizin içine sindi. Babam ‘Haydi bir deneyelim bakalım.’ dedi. Pirana Geçidi’ni aşmayı başardık. Ancak piranalar teknenin birkaç yerini ısırmıştı. Bu halde yola devam edemezdik. Amcam ve Cansu Ablam güverteye dolan suları boşaltırken babaannem de teknenin delinmiş yerlerine yedek tahtaları yerleştiriyordu. Teknemizi onardığımızda yola devam ettik. Sırada büyük ve şiddetli bir girdap vardı. Rüzgar gelen geçen her şeyi girdaba sürüklüyordu. Babam bu engeli atlatmak için dahice bir çözüm bulmuştu. Babam bulduğu fikri bizle de paylaştı: ‘Rüzgarın sürüklediği taraf sağ taraf. Ancak eğer biz zaten girdabın sağ tarafında olursak şiddetli rüzgar bizi en fazla sarsar.’ diye bize planını açıkladı. Babamın bu fikrini hepimiz onaylamıştık. 3. adımda bizi dev ahtapotların bölgesi bekliyordu. Gerçekten bu bölgeden çok korkuyorduk. Sonra aniden aklıma bir fikir geldi. Herkes heyecanlı bir şekilde bana bakıyordu. Ben planımı çok geçmeden anlattım: ‘Bizim teknede birkaç tane sağlam halat var mı?’ diye önce sordum. Sonra amcam ‘Evet’ dedi. Daha fazla bekletmeden hemen planımı anlatmaya başladım: ‘Halatları yanımdaki profesyonel uçuş dronuna bağlarsak ve ben dronu ahtapotların kollarının etrafına bağlarsam bir ihtimal ahtapotları sorunsuzca geçebiliriz.’ dedim. Cansu Ablam ‘Tehlikeli olabilir ancak denemeye değer.’ diye fikrimi onayladı ve planımızı başarılı bir şekilde uyguladık. Tüm ahtapotların kollarını bağlamayı başarmıştık. 4. adımda bizi elektrikli yılan balığı göleti bekliyordu. Oraya geldiğimizde yılan balıkları suyun hafiften üstündeydiler. Ben ‘Yılan balıklarını bana bırakın. Onlar hakkında birçok araştırma yapmıştım.’ dedim. Kısa bir süre sonra fikri beklendiği gibi bulmuştum. Herkes bana bakıyordu. Ben hemencecik fikrimi anlattım: ‘Aslında cevap çok basit. Elektrikli yılan balıkları tehlikede hissettiklerinde elektriklerini kullanır. Yani biz onların yanından sakince geçersek hiçbir şey olmaz.’ dedim. Sakince aralarından geçtik ve hazine ile aramızdaki son engele gelmiştik. Yani köpekbalığı barınağı. Abim çok fazla köpekbalığı filmi izlemişti. O yüzden ben bu konuda ona bayağı bir güveniyordum. Güvenim de boşa çıkmadı. 5 dakika sonra abim fikri bulmuştu. Fikri şuydu: ‘Köpekbalıkları kana gelir. Yanımızda da bir dolu balık olduğundan köpekbalıklarını da bu şekilde atlatabiliriz.’ dedi. Köpekbalıklarını da bu yöntemle atlatmıştık. Hepimiz o anda çok mutluyduk. Hazine ilerdeki minik adada bizi bekliyordu. Adaya vardığımızda hazineyi aldık. Ancak açmadık. Eve gidince açmak istiyorduk çünkü. Eve gittiğimizde herkesin önünde açmak daha bir eğlenceli olurdu. Hazineyi Ankara’ya götürüp orada özel bir sergi yerinde açmak istedik.
Ankara’da özel bir müzede sergi yerine gelmiştik. Konuşmamı yapmak için alkışlar eşliğinde kürsüye çıktım. Tam hazineyi açıp konuşmaya başlayacaktım ki kalabalığın arasında onu gördüm. Yani Aynur Öğretmenimi gördüm. Bu hazineyi onun önünde açmak gerçekten beni çok gururlandırmıştı.

(Visited 14 times, 1 visits today)