Yersiz Facia

Aylarca hayalini kurduğum gemi yolculuğu için sonunda yeterli miktarda para biriktirmiştim. Ailemin iflasından sonra durumlar biraz karışıktı. Annem evde yemek yapıp satıyor küçük kardeşim ise okul çıkışı ayakkabı cilalıyordu. Ben ise komşulara temizliğe gidiyordum. Fakat tek bir hayalim vardı o da bu küçük kasabanın dışına çıkmaktı. Titanik hadisesinin ardından çoğu kişi gemiye binmeye korkar olmuştu, dolayısıyla da bilet fiyatları epey düşmüştü. Aksine ben ise daha bir bağlanmıştım açık sulara, akıntılara, bitmek bilmeyen mavilere…
Böylesine heyecanlı bir yolculuğu beklerken canım ailem (!) tekrardan hevesimi kursağımda bırakmıştı. Kadın başıma hiçbir yere gidemeyeceğimi, başıma bir şey geleceğini söylüyorlardı. Söylediklerinde doğruluk payı vardı fakat bu evde, bu kasabada tıkılı kalmaktansa hayallerimin peşinden koşmayı tercih ederdim. Onları ikna etmem tam olarak 1 haftamı almıştı. Hala çok sıcak bakmasalar da gitmeme izin vermişlerdi.
O çok beklediğim gün gelip çatmıştı. İçimde heyecanla karışık korku vardı, ilk defa böyle bir şeye kalkıştığımdan olsa gerekti. Kasabadan şehre inen küçük bir minibüs ile yolumuzu yarılamıştık. Yanımdaki geveze
ve bir o kadar da yaşlı kadın benim ile durmaksızın konuşuyordu. Onunla konuşmaktan hayal bile kuramıyordum. Bana sürekli oğlunu övüyor yaptığı işlerden bahsediyordu. Konu o kadar ilerlemişti ki artık laf aralarında beni oğluna yakıştırdığını söylüyordu. Kibarca istemediğimi söyledim. Sinirli bir şekilde önüne döndü ve bir daha da benimle konuşmadı. Aslında fena da olmamıştı. Cama yaslanıp hayaller kurmaya başladım…
Artık geminin önündeydim. İnsanlar yakınlarıyla vedalaşıyorlardı hatta bazıları dayanamayıp ağlamaya başlamışlardı. Dürüst olmak gerekirse bu kendimi biraz yalnız hissetmeme neden olmuştu. Sonunda gemiye binip kendi odama çekilmiştim. Heyecanlı bir şekilde eşyalarımı yerleştirmeye başlamıştım. Fakat yaklaşık 15 dakika sonra odama bir başkası daha girdi. Selam verdikten sonra sanki hiçbir şey olmamışçasına o da eşyalarını yerleştirmeye başlamıştı. Garip bakışlarla yüzünü inceledim sonra o da bana döndü. Hemen yüzümü dolaba çevirdim. “Neden bana bakıyorsun?” diye sordu. Ben de “Odayı karıştırdınız sanırım, çünkü burası benim odam. Eminim.” dedim. Fakat daha sonra anladım ki oda 2 kişilikmiş. Başta çok şaşırdım fakat biletin olağanüstü ucuz fiyatı sanırım her şeyi açıklıyordu. Fakat şu an bu umurumda değildi, umurumda olan tek şey seyahatimin huzurlu ve heyecanlı geçmesiydi.
Aradan 2 gün geçmişti, yanımdaki kızla ise gayet iyi anlaşmaya başlamıştık derken “Güm!” diye bir ses geldi. Hepimiz sallanmaya başlamıştık, ortamda bir panik havası vardı. Herkes bağırıyor etrafa koşuşturuyordu. Etraftaki güvenlikler herkese sakin olmalarını ve bunun kısa süre içerisinde son bulacağını söylüyorlardı. Aradan kısa süre sonra mutfaktan devasa alevler çıkmaya başladı ve gemi hem alev alıyor hem de suya batıyordu. Adeta bir kabus gibiydi. Oda arkadaşımı görmeye çalışıyordum fakat dumandan hiçbir şey görülmüyordu. Daha sonra filikaların hepsinin yandığını öğrendik. Titanikten 15 yıl sonra tekrar bir facia yer bulmuştu. Korkudan gözlerim kapandı…
Uyandığımda ıssız bir adada olduğumu görüp paniğe kapıldım. Başıma bunların geleceğini bilseydim “Issız bir adaya düştüğünüzde yanınıza alacağınız 3 şey ne olurdu?” diye sorulduğunda uzun uzun düşünürdüm. Nerden bilebilirdim ki?

(Visited 34 times, 1 visits today)